Türk
toplumlarında kadın ailenin temelini oluşturduğu için, Türk
destanlarında ve Türk efsanelerinde çok yüce mertebelere konulmuştur.
Evinin kadını, eşinin yol arkadaşı, çocuklarının anası olan kadın gün
gelir omuz omuza mücadelede de yerini almıştır çekinmeden.
Yaratılış
Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için fikir veren
“Ak Ana” adında bir kadındır. Oğuz Kaan’ın ilk eşi; karanlığı yarıp
gökten inen bir mavi nur, ikinci eşi kutsal bir ağaçtan doğmuş insan
üstü bir varlıktır. Yakutlarda “Ak Oğlan” ağacın içinden çıkan nurlu bir
kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarında Bilge Kaan;
“sizler anam hatun, büyük annelerim, ablalarım, hala ve teyzelerim….”
hitabıyla söze başlamıştır. Manas Destanı’nda kadın evin namusunun
koruyucusu olmuştur, kahramanların ahlak dışı bir davranışta bulunmaları
durumunda onlara engel olmuştur. Orta Asya’da bilinen Türk
devletlerinin hakimiyetinde, özellikle Göktürklerin ve Hun Devleti’nin
devlet başkanı eşi ile birlikte temsil edilmiştir, yabancı devlet
elçilerinin kabulü sırasında hakanla beraber olmuştur. Büyük Hun
İmparatorluğu adına Çin ile barış antlaşmasını Mete Han’ın hatunu
imzalamıştır. Kadının yüceliği, Altay dağlarının en yüksek tepesine
“Kadınbaşı” isminin verilmesinden bellidir.
Cahiliyye devri Araplarında kadın kocasının yanında alınıp satılan bir
maldan farksızdır ne yazık ki. Kadının miras hakkı bile bulunmazdı.
İngiltere’de 11. yüzyıla kadar kocalar eşlerini satabilirlerdi. Yine
İngiltere’de kadın murdar bir varlık sayıldığı için İncil’e el
süremezdi. Kadınlar İncil’i okuma hakkını Hanry döneminde (1509-1547)
kazanmışlardır. Çin’de kadının boşanma hakkı yoktu. Erkek çocuklar bile
kadına bir hizmetçi muamelesi yapabilmekteydi. Roma hukukunda kadın
eksik akıllı sayıldığı için ergin kabul edilmezdi. Malına hükmedemeyen
kadın vasiyet yazamazdı. Boşanan Romalı kadın tekrar evlenemezdi.
İran’da kendilerine eş bulan kızlar günahkar sayılırdı. Aynı şekilde kız
çocuğa sahip olmanın şerefsiz kabul edildiği, kızların diri diri
gömüldüğü Araplarda kadın olmak yüzyıllarca problem teşkil etmiştir.
Bütün bunlar yaşanırken Türk kadını tarihin her döneminde gördüğü ve
yaşadığı ayrıcalıklı muameleyi nasıl olmuş da algılayamamıştır. Bütün bu
tarihe sürece rağmen nasıl olmuş da Türk kadını ezilen veya suistimal
edilen konumuna düşmüştür.
İlk Türk kadın memurlar; Bedra Osman, Bedia Şekip, Nezihe Mustafa,
Hamiyet Derviş, Mediha Enver, Refika Mustafa, Semiha Hikmet Hanım.
Cephedeki Türk kadınları... Nene Hatunlar, Tosyalı Nazife hanımlar,
Şerife bacılar, Rahime kaptanlar, Halime çavuşlar, Kara Fatma’lar
….1926’da medeni kanunla destek olmuştur büyük atası Türk kadınına, 5
Aralık 1934’de seçme ve seçilme hakkı tanıyarak güvenini belirtmiştir.
İşte büyük Atatürk’ün kadına verdiği önemi dile getiren sözleri;
“Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır. Bu yol;
Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal ve ekonomik
yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak
yoludur. Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi,
kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir.
Yaşamak demek, faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir
organı faaliyette bulunurken, diğer organı işlemezse o sosyal toplum
felçli olur…”
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil
midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de
kütlenin bütünü ilerleyemesin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa
bağlı kaldıkça öteki yarısı göklere yükselebilsin? Ey kahraman Türk
kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye
layıksın.” (30 Mart 1923 Vakit gazetesi)
Bu gün evladının mübarek şehit cenazesini bağrına basarken “vatan
sağolsun” diyen büyük şehit anasının metaneti bundandır. Memleketine
verdiği şehidin gururu ile yaşamaya devam etmek her milletin anasının
başarabildiği bir erdem değildir. Analık da her insanın erdem kabul
ettiği bir sıfat değildir dünyada. Türk anası bu erdemlerin en güzeliyle
donatılmıştır. Eli öpülesi, duası alınası, hizmetinde bulunulası büyük
analarımız… İşte bu güvenin sahibi analar, bir anneler gününü daha
yaşıyorken; büyük atamıza şükranlarımızı yenilerken bir kez daha ifade
etmek istiyoruz ki; Türk kadını; ailesinde ve toplumda örnek olmaya,
sağduyunun ve uzlaşının merkezi olmaya devam edecektir. Türk erkekleri
de dün olduğu gibi bugün de toplumsal görev ve sorumluluklarında Türk
anasına destek ve yardımda bulunmaya devam edeceklerdir.
Saygı ve şükranla bütün analarımızın ellerinden öpüyoruz.
Gücünü tarihinden ve iffetinden alan Türk anaları! Anneler Günümüz kutlu olsun.
TÜRK OCAKLARI GEBZE ŞUBESİ
ŞUBE SEKRETERİ
Ayşegül