ALLAHU AKBAR..

FROM MY HEART ALLAHIM.... THIS IS TO YOU ONLY TO YOU... ONLY YOU KNOW ME, ALLAHIM...ONLY YOU CAN TO HELP ME..ONLY YOU CAN TO MAKE WHAT I NEED,
TO MODIFY WHAT TO NEED... TO BE BETTER WHAT NEED... ONLY YOU CAN TO FORGIVE ME... AND TO MAKE THOSE HEART, WITHOUT LOVE TO WORK FOR THE TRUTH LOVE... AND UNDERSTAND WHAT IS THE TRUE LOVE... MY ALLAHIM.. FORGIVE ME...
I , YET, AM TO LEARNING... TO BE, GOOD MUSLIM, MY ALLAH....









NÃO USE DE ENGANAÇÃO, NÃO USE AS PESSOAS, NÃO SE PONHA ENTRE CASAIS, NÃO SEPARE FAMILIAS, NÃO FALE DA VIDA ALHEIA.
TENTE SER MELHOR A CADA DIA. TEMA ALLAH CC COM FEVOR.
TODOS NÓS SABEMOS QUE COLHEREMOS O QUE SEMEAMOS.
CUIDE DE SUA VIDA. NÃO CUIDE DA VIDA ALHEIA.
SE NÃO PUDER AJUDAR, NÃO ATRAPALHE. NÃO SE PONHA NO CAMINHO.
ALLAH CC NOS DEU UMA UNICA VIDA, CABE-A NÓS CUIDAR DELA !














Sunday, June 29, 2014

The announcement of Holy month of RAMADAN in MAKKAH with 7 shots of cannon.
Patlıcanlı kebap

Monday, June 23, 2014

“Nothing hurts a good soul and a kind heart more than to live amongst people who cannot understand it.”
― Hazrat Ali(ra)

Sunday, June 22, 2014

Thursday, June 19, 2014

Göz Değmesi (NAZAR)


  Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssası anlatılırken Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın oğullarını Mısır'a gönderdiği vakit onların şehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduğu zikredilmektedir:
  "(Yakup) dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin.
  Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem.
  Hüküm ancak Allah'ındır.
  Ben ona güvenip dayandım.
  Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar. (Yusuf, 12/67)
  Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken  imamlarından naklettiğine göre, Hz. Yakup Aleyhisselâm, küçük oğlu Bünyamin'i hazırlayıp ağabeyleri ile beraber Mısır'a göndereceği zaman Mısır'da şehre girerken hepsinin bir tek kapıdan değil, muhtelif kapılardan şehre girmelerini onlara emretmişti.
  Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın böyle davranmasının sebebi şu idi: Çünkü Hz. Yakup Aleyhisselâm, insanların, çocuklarına "nazar" etmelerinden korkuyordu. Zira onlar, çok güzel fizikî yapıya sahip idiler.
  Yüce Allah (c.c.), kulu ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize hitaben şöyle buyurmaktadır:
  "Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!
  Hâlâ da (senin için): Mutlaka o, delidir! Diyorlar.
  Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51-52)
  Bir kısım müfessirlerin beyanına göre, müşrikler, peygamberimiz tiz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize olan kin ve hasedlerinden dolayı onu gözleri ile öldürmek istiyorlardı. Yani, gözleri ile ona nazar ediyorlar ve onu kıskanıyorlardı.
Eğer Allah (c.c.)'ın koruması olmasaydı, ona fenalık yapacaklardı.
  Yüce Allah (c. c.), hasedcinin şerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir:
  "De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
  Yarattığı şeylerin şerrinden,
  (Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
  Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
  Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk Suresi, 113/1-5)
  Bu surenin son ayetinde, hased eden kimsenin hasedinden Allah (c.c.)'a sığınılması açık bir şekilde emrolunmaktadır,
  Hasedci, Cenab-ı Hakk'ın, kuluna verdiği nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister.
  Bu, genel bir tutumdur.
  Hasedcinin nazar etmesini ve daha başka musibetleri içine alır.
  Yukarıda zikrolunan ayetler, gözdeğmesinin hak ve gerçek olduğuna bir delildir.
  Eğer gözdeğmesi (nazar) diye bir olay olmasaydı, onun şerrinden Cenab-ı Hakk'a sığınmaya da gerek olmazdı.
  Yine onun hak ve gerçek olduğuna dair sünnetten de deliller vardır.
  İnsanlardan pekçoğu gözdeğmesi ile ilgili olaylara daima şahit olmuşlardır ve şahit olmaya devam etmektedirler.
  Bazan bu gözdeğmesinin farkına varırlar ve onu bilirler.
  Bazan da onu bilip anlayamazlar.
  İnsanların başlarına gelen tecrübeler, zikredilenlerden çok daha fazladır.
  Nice ölen kimseler vardır ki, onların ölüm sebepleri bilinmez.
  Nice sağlam, kişiler de vardır ki, hasta olup yatağa düşerler fakat hastalıklarının gerçek sebebini bilmezler.
  Nazar (gözdeğmesi), toplumda vâki olan bir hususdur.
  Bazı kimselerin gözlerinde bir hâl vardır ki, konsantre olarak baktığı kişiye çeşitli zararlar verir.
  Bir kısım âlimlere göre, insanların gözbebeklerinden ve parmak uçlarından görünmeyen ışınlar saçılmaktadır.
  Gözdeğmesi gerçek olmakla beraber asıl sebebin ne olduğu bilinmemektedir.
  Onu ancak Yüce Allah (c.c.) bilir.
  Nasıl ki; mıknatıs, demiri kendine çeker. Fakat asıl çekme sebebini, onu yaratan Rabbimiz bilir. Nazar da öyledir.
  İmam Kastalanî diyor ki: "Bir çanak içinde süt olsa ve hayız gören bir kadın, elini o sütün içine soksa, o süt özelliğini kaybeder ve bozulur.
  Eğer temiz bir kadın, elini o sütün içine soksa, süte bir şey olmaz."
  Sebebini bilmediğimiz diğer şeyler de buna kıyas olunmalıdır.
  Gözü değen bazı kimselerin anlattıklarına göre, bir şeye gıpta ile bakıp imrendikleri zaman onların gözlerinden bir hararet çıkmaktadır.
  Gözdeğmesi ile ilgili olarak pekçok hadis-i şerifler de vardır.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar olayının, yaşanan bir gerçek olduğunu dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur:
  "Gözdeğmesi hak ve gerçektir." (Müslim. Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Hafız İbn-i Hacer diyor ki: "Yani, kem göz ile nazar edip gözdeğdirmek, toplumda var ve sabit olan bir şeydir."
  İmam el-Kurtubî de gözdeğmesinin sabit olduğunu zikrederek şöyle demiştir: "Bu durum, ulemanın ittifak ettiği bir hususdur. Ancak bid'at ehli olan bir taife bunu inkâr etmişlerdir.
  Onların görüşlerine karşı hadis-i şeriflerden pekçok deliller vardır.
  Yine bu olayları müşahede eden pekçok kimseler mevcuttur.
  Nice yiğitler vardır ki, gözdeğmesi, onları mezara koymuştur.
  Nice güçlü develer vardır ki, nazar, onları da tencereye koymuştur.
  Bütün bunların hepsi Cenab-ı Hakk'ın dilemesi ile olmaktadır."
  Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
  "Onlar ise, Allah'ın izni olmaksızın kimseye bir zarar veremezler." (Bkz. Bakara. 2/102.)
  Aslı olmayan ve mesnedsiz bir şekilde inkâr yolunu seçerek şeriata ve akla muarız (karşı) olan kimseye iltifat olunmaz.
  Allâme İbn-i Kayyım diyor ki: "Vahiyden (dinden) ve akıldan nasibi olmayan bir taife, gözdeğmesi işini geçersiz saymışlardır.
  Onlara göre, bu nazar değme işi ancak bir evhamdan ibarettir. Onun aslı yoktur!
  Bunlar akıl ve nakil bakımından insanların en cahilidirler.
  Hicap (utanma) bakımından da insanların en kabasıdırlar.
  Sıfatlarıyla,
  Fiilleriyle ve tesirleriyle onlar, ruh ve nefisleri bilmekten uzaktırlar.
  Akıllı olan kimseler, her ne kadar göz-değmesinin sebebi ve tesiri hakkında ihtilâf etseler de nazar meselesini inkâr etmezler."
  Hafız el-Hattâbî de gözdeğmesi gerçeğine değinmiş ve şöyle demiştir: "Kem gözle nazar eden kimsenin hain bakışı, karşısındaki şahsa zarar verir."
  GÖZ DEĞMESİNİN SEBEPLERİ
   Bilmiş ol ki;
  Gözdeğmesi (nazar) iki sebepten dolayı olur:
  Biri, şiddetli düşmanlıktır. Diğeri de, bir şeyi beğenip onu güzel bulmasıdır.
  Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
  "Gözdeğmesi hak ve gerçektir. Eğer kaderin önüne geçen bir şey olsaydı, nazar, onun önüne geçerdi." (Müslim, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Bu hadis-i şerifte gözdeğmesinin tesirine ve isabet etmesinin sür'atine işaret ve te'kid vardır.
  Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
  "Allah (c.c.)'ın kaza ve kaderinden sonra benim ümmetimden ölenlerin çoğu gözdeğmesindendir." (El-Bezzâr. Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  El-Elbânî bu hadis-i şerif için "Sahih" demiştir.
  Hafız İbn-i Hacer de "Hasen" demiştir.
  Bazı insanlar bu nazar olayını garip bulurlar.
  Bazıları da dehşete kapılırlar. Bununla beraber olaylar onun varlığını tasdik etmektedir.
  Nice kimse vardır ki, Allah (c.c.) ona bolca mal ve nimet vermiştir de bir hasedcinin nefsi o nimetlere takılmıştır. Böylece o adamın malı bir felâkete ve zarara uğramıştır. Yahut bütün malı ve mülkü yokolup gitmiştir.
  Yine nice insanlar ve özellikle de bazı kadınlar vardır ki, Allah (c.c.) onlara son derece fizikî güzellik vermiştir de bir hasedcinin nefsi o güzelliklere takılmıştır.
  Böylece o güzele bir felâket.
  Yahut bir hastalık,
  Ya da benzeri bir musibet gelmiştir de uzman doktorlar onun tedavisinden âciz kalmışlardır.
  NAZARDAN KORUNMA TEDBİRLERİ
   Gözdeğmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:
  1) BİRİNCİ TEDBİR: Sabah ve akşam koruyucu dua, evrad ve zikirlere devam edilmelidir.
  Onları okuyan kimseyi Allah (c.c.) nazardan muhafaza buyurur.
  Okunacak sure ve dualar çoktur.
  Bazıları şunlardır:
  Fatiha Suresi,
  Ayetü'l-Kürsî,
  Felâk Suresi,
  Nâs Suresi,
  Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in okuduğu muhtelif dualar.
  Şimdi bunları açıklayalım:
  a) Fatiha Suresi:
  "Hamd, Âlemlerin Rabbi (olan) Allah'a mahsusdur.
  O, Rahman ve Rahîm'dir.
  Din gününün sahibidir.
  Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
  Bizi doğru yola hidayet et.
  Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna (ilet). Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil." (Fatiha, 1/1-7)
  b) Ayetü'l-Kürsî:
  "Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan (Allah)'dır.
  O, Hayy ve Kayyûm'dur.
  Onu ne bir uyku yakalar, ne de bir uyuklama.
  Göklerde ve yerde bulunanların hepsi onundur.
  Onun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez.
  O, (kullarının) yapmakta oldukları şeyleri ve önceden yaptıklarını bilir.
  Onun dilemesi hariç, insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
  Onun kürsüsü, gökleri ve yeri içine alır.
  Onları koruyup gözetmek, kendisine ağır gelmez.
  O yücedir, büyüktür." (Bakara, 2/255)
  c) Felâk Suresi:
  "De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
  Yarattığı şeylerin şerrinden,
  (Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
  Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
  Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk, 113/1-5)
  d) Nâs suresi:
  "De ki: İnsanlann Rabbine sığınırım. İnsanların melikine (mutlak sahibine).
  İnsanlann ilâhına (sığınırım.)
  Sinsi vesvesecinin şerrinden.
  İnsanlann kalplerine şüphe ve tereddüt sokan.
  Gerek cinlerden, gerek insanlardan." (Nâs, 114/1-6)
  e) Peygamberimizin okuduğu muhtelif Dualar:
  Nazara karşı şu duayı okumalıdır:
  "Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)' in tam olan kelimelerine sığınırım." (Ebu Davûd, Tıp, 19; Dârimî, İsti'zan, 48; Muvatta, İsti'zan, 34; Ahmed b. Hanbel, 4/430)
  Yine şu duayı okumalıdır:
  "Bütün şeytanlardan, zararlı hayvanlardan,
  Kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
  Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) 'in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden,
  Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden,
  Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden,
  Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden,
  İyilik için kapı çalan hariç, gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) 'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
  Ey Rahman (olan Allah'ım)" (Buharî, Kitabü'l-Enbiya, 10; Müslim, Kitabu'z-Zikr, 54, 55; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb, 19; Kitabu'l-Edeb, 98; Tirmizî, Kitabu't-Tıb', 18; Kitabu'd-Deavât, 40; Ahmed b. Hahbel, 2/181, 290, 375, 448, 4/57.)
  Yine şu ayeti okumalıdır:
  "Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!
  Hâlâ da (senin için) mutlaka o, delidir! Diyorlar.
  Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51,52.)
  İnsanların ahvâline bakan kimse, nazar konusunda onlarda bir umursamazlık olduğunu görür. Oysa ki, bilhassa bebeklerin ve küçük çocukların şeriata uygun dualarla nazardan korunmaları gerekir.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'ı şu dua ile koruyordu:
  "Sizi, bütün şeytanlardan, Zararlı hayvanlardan, Kem gözlerden, Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığındırırım." (Buharî, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, torunları olan Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'a hitaben yine şöyle derdi:
  "Şüphesiz ki, sizin atanız (İbrahim Aleyhisselâm) İsmail'i ve İshak'ı onlarla koruyordu." (Buharî, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  2) İKİNCİ TEDBİR: Nazar değmesinden korunma yollarından biri de, korktuğu ve şüphelendiği kişilerin yanında güzelliklerini teşhir etmemelidir.
  Hafız el-Bağavî "Şerhü's-Sünne" eserinde anlattığına göre, Hz. Osman b. Affan (r.a.) çok güzel bir çocuk görmüştü.
  Bunun üzerine, onu nazardan korumak için çocuğun velisine şöyle dedi: "Bu çocuğun çenesine siyah boya sürerek onun güzelliğini kamufle ediniz."
  3) ÜÇÜNCÜ TEDBİR: Gözdeğmesinden korunma yollarından biri de, görüp beğendiği bir şey hakkında, gören kişinin bereketle dua etmesidir.
  Bir kimse, kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa, ona baktığı zaman şöyle demelidir:
  "Allah (c.c.) onu sana mübarek etsin." (Benzer ifade ile Bkz. Ebu Davud. Nikâh, 36; Tirmizî, Nikâh, 7; İbn-i Mâce, Ezan, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/281.)
  Veya şöyle demelidir:
  "Ya Rabbi! Ona mübarek eyle." (Benzer ifade ile Bkz. Müslim, Zühd, 74; Ebu Davud, Vitir, 31; Nesaî, Zekât, 12; İbn-i Mâce, Zühd, 8; Ahmed b. Hanbel, müsned, 3/108, 188, 5/77.)
  Yahut şöyle demelidir:
  "Mâşâallah (Allah ne güzel yapmış) Allah'tan başka kuvvet (sahibi) yoktur." (Ebu Davud, Edeb, 101.)
  Ya da buna benzer dualar etmelidir. O zaman Allah (c.c.)'ın izni ile zarar defolur gider.
  Ebu Ümâme (r.a.)'dan rivayete göre, Âmir b. Rebîa, Sehl b. Huneyf e uğramıştı.
  O sırada Sehl b. Huneyf banyo yapıyordu.
  Âmir b. Rebîa dedi ki: "Bugünkü gibi parlak bir cild görmedim."
  Bunun üzerine Sehl b. Huneyf in durumu değişti.
  Çok geçmeden sar'a nöbetine tutuldu. Bayılıp yere düştü.
  Gelip Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e haber verdiler.
  Ona şöyle dediler: "Yâ Resûlallâh! Sehl' in imdadına yetiş. Onu sar'a iletti tuttu ve yere düştü."
  Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Kimin nazar etmesinden şüphe ediyorsunuz?" Diye sordu.
  Dediler ki: "Âmir b. Rebîa'dan şüphe ediyoruz."
  Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
  "Sizden biriniz kardeşinden hoşuna giden bir şey gördüğü zaman onun mübarek olması için dua etsin." (Ebu Ümâme rivayet etmiştir.)
  Daha sonra bir kap suya okudu ve Âmir'in o su ile abdest almasını emretti.
  Âmir de o su ile abdest aldı.
  Ayrıca yüzünü yıkamasını, Kollarını dirseklere kadar yıkamasını, Dizlerini yıkamasını, Eteğinin iç kısmını yıkamasını,
Ve yine üzerine su dökmesini emretti.
  Zührî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz ayrıca ona, kabı ters çevirmesini emretti."
  Hadis-i şerifte gözdeğmesinin ilacı beyan olunmuştur. Buna göre, nazar eden kimsenin abdest azalarını yıkadığı ve bilhassa cildine temas eden iç çamaşırlarını yıkadığı su alınır ve nazar olunan kimsenin arkasından dökülür.
  Bir hadis-i şerifte Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
  "Sizden yıkamanız istenirse, yıkayınız." (Müslim rivayet etmiştir.)
  Yani, bir şahıs gelip de sizden birinizin abdest ve gusül suyundan elbisenin bir kısmına sürmek isterse, bunu yapsın. Bundan dolayı ona kızmasın, demektir.
  Kendi nefsinden, başkasına nazar değmiş olmasından şüphelenen ve endişe duyan kimsenin yapması gereken şey, Allah (c.c.)'dan korkması ve gözdeğmesine sebep olabilecek şeylerden sakınmasıdır.
  Bunun için Allah (c.c.)'ı çokça zikretmeye devam etmelidir.
  İnsanlardan hoşa giden bir şey gördüğü zaman Allah (c.c.)'dan, onu mübarek kılmasını dilemelidir.
  Yüce Allah (c.c.)'ın, insanlara vermiş olduğu nimetlere kesin olarak hased etmemelidir. Çünkü, eğer onlara hased ederse, sanki Rabbine karşı itirazda bulunmuş gibi olur.
  İşte bu da apaçık bir hüsrandır.
  NAZAR DEĞMESİNDEN SONRA
   Yukarıda, nazar değmemesi için alınacak tedbirler ve korunma çareleri açıklanmıştı.
  Nazar değdikten sonra da şeriata uygun çareler vardır.
  Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bu hususa işaret eden deliller bulunmaktadır.
  Yine şu sure ve ayetler dua maksadıyla okunmalıdır.
  a) Fatiha Suresi,
  b) Ayetü'l-Kürsî,
  c) Felâk Suresi,
  d) Nâs Suresi,
  e) Ayrıca Cebrail Aleyhisselâm'ın, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e okuduğu ve öğrettiği şu dua okunmalıdır:
  "Allah (c. c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim).
  Sana eziyet veren her şeyin şerrinden,
  Her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin.
  Allah (c.c.)'in ismi ile sana rukye ederim" (Buharî, Kitabu't-Tıb, 38; Müslim, Kitabu's-Selam, 40; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb. 19; Tirmizî, Kitabu'l-Cenâiz, 4; İbn-i Mâce. Kitabu't-Tıb, 36. 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned. 6/332.)
  Yine Resûlüllah (s. a.v.) Efendimiz' in bir hastalığı olduğu zaman Cebrail Aleyhisselâm gelir ve şu duayı okurdu:
  "Allah (c.c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Allah (c.c.) bütün hastalıklardan sana şifa versin.
Hased ettiği zaman hased edenin şerrinden ve bütün kem gözlülerin şerrinden (seni korusun.)" (Müslim, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet .etmiştir.)
  Bazı İslâm büyüklerinden nakledilmiştir ki; gözden sakınmanın şartı, iyilikleri, güzellikleri, zînetleri gizlemektir. Bir kimsenin kendisini, ailesini veya çocuğunu süsleyip el âleme teşhir etmesi uygun değildir.
  Allâme İbnu'l-Kayyım diyor ki: "Kim bu duaları okuyup tecrübe ederse, faydasının derecesini ve ona ne kadar çok ihtiyaç bulunduğunu anlar. Bu dualar, nazar edenin tesirine mâni olur. Onu okuyan kimsenin imanının kuvvet derecesine göre nazarın etkisini giderir. Çünkü bu dualar silahdır. Silah ise, kullanana göre etkili olur."
  Kimi, tam merkezden vurur. Kimi de, ıskalar!
  Abdullah es-Sâcî (r.a.)'ın anlattığına göre, kendisinin çok güzel bir devesi vardı.
  Birgün devesine binerek yol arkadaşları ile beraber sefere çıktı. Yolculardan biri vardı ki, gözü değerdi. Bu durumu bilenler Abdullah'ı uyardılar. Devesini o adamın gözünden sakınmasını söylediler. Abdullah o adamın, devesine bir zarar veremeyeceğini söyleyip pek aldırmadı. Abdullah'ın sözlerini ve davranışını da o adama anlattılar. Adam, kendisini ispat etmek için Abdullah'ı kollamaya başladı. Bir mola sırasında Abdullah oradan ayrılınca, adam hemen gelerek deveye nazar etti. Biraz sonra deve hastalanıp yere düştü. O sırada Abdullah da çıkageldi. Deveyi o vaziyette görünce neler olduğunu sordu.
  Dediler ki: "Sen gidince hemen o adam gelip deveye nazar etti.
  Hayvana bakınca o da bu hâle geldi."
  Bunun üzerine Abdullah: "O adamı bana gösterin" dedi.
  Onlar da gösterdiler. Abdullah, adamın yanına varıp karşısında durdu.
  Sonra şu duayı okudu:
  "Allah (c.c.)'ın ismiyle hapsedenin hapsinden, Kuru taşın (şerrinden), Yakıcı kıvılcımın (şerrinden Allah 'c.c.)'a sığınırım).
  Nazar edenin gözdeğmesi, kendi aleyhine dönsün ve en sevdiği kişinin üzerine dönsün.
  Gözünü çevirip de (sema' ya) bak! Bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kez çevir de yine bak. Göz hor, Hakir, Bitkin ve ümidini kesmiş olarak tekrar sana döner." (Bu duanın son kısmı, Mülk Suresi'nin 3. ce 4. ayetleridir. Bkz. Mülk, 67/3-4..)
  Abdullah es-Sâcî bu duayı okuyunca gözdeğmesi kalktı.
  Allah (c.c.)'ın izni ile devesi iyileşti.
  PEYGAMBERİMİZİN (s.a.v.) RUKYELERİ
   Buharî'nin rivayetine göre, birgün Abdülaziz (r.a.), Hz. Sabit (r.a.) ile beraber Enes b. Mâlik (r.a.)'ın ziyaretine gitmişlerdi.
  Hz. Sabit (r.a.): "Ya Ebâ Hamza! Biraz rahatsızım" dedi.
  Hz. Enes b. Mâlik (r.a.): "Senin üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in rukyesini okuyayım mı?" diye sordu.
  Hz. Sabit (r;a.): "Oku" dedi.
  Hz. Enes b. Mâlik şu rukyeyi okudu:
  "Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Şifa ihsan et. Şifa verici sensin. Senden başka şifa verecek olan hiçbir kimse yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî, Abdülaziz (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Yine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz hasta olan bazı ashabını eliyle sığayıp şöyle dua yapardı:
  "Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Ona şifa ver. Şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî. Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
  "Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi silip gider. Şifa, senin (kudret) elindedir. Senden başka ona (yol) açıcı yoktur." (Buharî, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  UYARILAR
   1) BİRİNCİ UYARI: Gözdeğmesi (nazar) bazan insanlardan olur. Bazan da cinlerden olur.
  Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (r.a.)' dan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, evinde bir kız görmüştü.
Kızın yüzünde bir değişme farketti ve şöyle buyurdu:
  "Ona rukye yapınız (okuyup üfleyiniz). Çünkü onda gözdeğmesi (nazar) vardır." (Buharî ve Müslim, Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayet etmişlerdir.)
  Hafız el-Bağavî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar değmesine işaret ederken cinlerden nazar değmiş olacağını kasdetmiştir."
  Deniliyor ki: "Cinlerin nazar etmesi, mızrak ucundan daha tesirlidir."
  Şüphe yok ki, insan kirli elbiselerini değişmek için çıkardığı vakit, Yahut tuvalet ihtiyacını gidermek için, Ya da bir başka sebeple avret yerini açtığı vakit cinlerin nazarından korunmak için dua etmelidir.
  Bu da Cenab-ı Hakk'ın ismini zikretmekle olur.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
  "Onlardan (insanlardan) biri helaya girdiği zaman, başka bir rivayette, elbisesini çıkarıp bir yere koyduğu zaman bismillah demesi, cinlerin gözleri ile Ademoğlunun avret mahallinin arasında bir perdedir." (Tirmizî. Sünen'inde ve Ahmed b. Hanbel de Müsned'inde rivayet etmişlerdir.)
  2) İKİNCİ UYARI: Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği sağlığı, Güzelliği, Nâli olduğu nimetler ve sair sebeplerle gözdeğmesine hazır olan kimse, daima tedbirli olmalı ve kendisini teşhir etmemelidir.
  Özellikle kadınlar kendi güzelliklerini ve bilhassa kız çocuklarının güzelliklerini aşırı derecede teşhir etmemelidirler. Çünkü bunun sonucunda birçok üzücü olaylara şahit olunmaktadır.
  Bu konuda şâir diyor ki:
  Kemâl sahibi sevilir,
  Olgunluk başta bir taçdır.
  Fakat yeri gelince onu
  Nazardan koruyan ayba muhtaçtır.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Esma binti Umeys (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur:
  "Bana ne oluyor ki, kardeşoğullarının cisimlerini zayıf görüyorum! Yardıma muhtaç duruma gelmişler." (Müslim, Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Bunlar Hz. Cafer b. Ebu Tâlib'in çocukları idiler.
  Esma dedi ki: "Onların bir hastalıkları yok. Fakat onlara nazar değdi."
  Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
  "(O halde) sen onlara rukye yap. (okuyup üfle.)" (Ahmed b. Hanbel. Müsned, 3/333.)
  3) ÜÇÜNCÜ UYARI: İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını, Maksadını, İlmini araştırmıyorlar.
  Bu sebeple de sahtekârlara, Büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar.
  O bozguncular, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar.
  Hatta onların içinde niceleri vardır ki, haram olan şeyleri, Yahut bid'atları, Ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler. Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.
  Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey, dikkatli olması ve işini sağlam yapmasıdır. Yani, ya kendisi okumalı, Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar.
  Şunu da iyi bilmelidir ki; Eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa, rukye yapmak caiz olmaz.
  İslâm şeriatına uygun olan şartlar şunlardır:
  a) Okunan şeyler, Kur'an-ı Kerim ayetleri ya da Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in okuyup tavsiye buyurduğu dualar olmalıdır.
  b) Ayet ve hadisler orijinal metni ile ve mânâsı bilinerek okunmalıdır.
  c) Okuyanın şunu da çok iyi bilmesi gerekir ki, rukye'nin kendisi hiçbir tesir icra etmez.
  Her şey Allah (c.c.)'ın takdiri ile olur.
  Şifayı verecek olan da bizzat Allah (c.c.)'ın kendisidir. O, bir şeyi sebep kılmıştır.
  d) Aslı esası olmayan vehimlerden ve vesveselerden kaçınarak,
  Vesile olacak fiili işleyerek sonucu Allah (c.c.)'a bırakmalı ve samimiyetle Cenab-ı Hakk'a tevekkül etmelidir.
  Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssasını anlatan şu ayetin mânâsını derin derin düşünmeliyiz:
  "Ayrı ayrı kapılardan (şehre) girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar." (Bkz. Yusuf, 12/67.)
  e) Bilmelidir ki, gözdeğmesinden (nazardan) korunmak ve onu tedavi etmek, ancak Allah (c.c.)'dan ve onun Resûlü'nden gelen şeylerin doğruluğuna inanmakla mümkün olur.
  Eğer bu konuda şüphe ve tereddütleri olursa, ilacın tesiri de azalır.
Zemzem suyunun bu özelliği ilk defa keşfedildi. Ezan okunduğunda berraklaşan su, çan sesi geldiğinde kararıyor


 


Alman ve Japon bilim adamları zemzem suyunu sırrını açıkladı. "Kutsal Su Zemzem /Zübeyde Su Yolu" belgeseline konuşan Japon ve Alman bilim adamları zemzemle ilgili hayrete düşüren açıklamalarda bulundu. Zemzem ezan okunduğunda berraklaşıyor, çan çaldığında ise kararıyor.

Türkiye Gazetesi'nden Hayrettin Turan, kaleme aldığı yazı dizisinde TRT'nin çektiği belgesele konuk olan bilim adamlarının zemzem suyu hakkında yaptığı açıklamaları anlattı. Uzun yıllardır zemzem suyu ve kristalleri üzerinde araştırma yürüten bilim adamları kaynağın sırlarını çözdü. Ren Nehri'nin suyundan içen kişinin enerjisinin azaldığını belirleyen Alman bilim adamı Dr. Knut Pfeiffer , sular üzerine araştırma yaparken bir şekilde bir miktar zemzem bulur ve içer, 35 dakika sonra da rahatladığını hisseder.

Zemzem bir kova suyu temizliyor

Araştırmasını derinleştiren Alman bilim adamı Dr. Pfeiffer, şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşır. Zemzemin mayalama özelliği bulunduğunu, bir bardağının bir kova şebeke suyunu temizlediğini, bu özelliğiyle bile enerji ve şifa kaynağı olduğunu tespit eder. Dr. Pfeiffer, "Su her şart atlında değişmiyor ama değiştiriyor. Çok acayip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzeme bin damla normal su karıştırdım. Ve yine gördüm ki hepsi zemzeme dönüşmüş. Bunun sebebi nedir, neden? Zemzem'de öyle bir enerji var ki başkasını değiştirir ama kendi değişmez." diyor.

Ezan sesiyle parlıyor, çan sesiyle kararıyor

Zemzem kristallerini mikroskop ortamında inceleyen Japon bilim adamı Dr. Masura Emot , suyun moleküler (kristal) düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını görür. Zemzem kristallerinin çan sesinde karardığını Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını fark eder. İncelemede her bir kristalin, Kâbe-i muazzamaya benzeyen bir doku oluşturduğu, zemzemin çan sesinde kristallerinin karardığını, Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını ve netleştiği tespit edildi.

Tuesday, June 17, 2014

Thursday, June 12, 2014

Thanks Allah CC ... and please protect he, this real family from you to my life,  Always, Through The Bad Times , making the good times,  inshAllah amin

5

:´´´









Allah'in, Al Jabbar Al Karim, thnks many for more one year.. u made  this real family be..
 please, Give help please, and
do not lets i be in hands of are not of who You Made family
Help all us be joined , caring , sharing , having real dialogue
real acts for help each other Allah'in. Care our hearts and
make each day all us be more closed without hide our face
our soul, all us from each other..and please .. as our belived Prophet (saw)
said to us be.... Allahim
Refuge all us from enemies .. forgive i cry amin amin amin

Narrated Hisham's father:Khaula bint Hakim was one of those ladies who presented themselves to the Prophet for marriage. `Aisha said, "Doesn't a lady feel ashamed for presenting herself to a man?" But when the Verse: "(O Muhammad) ....and if you wish to take back any of them that you have abandoned (wife), you have no guilt whatsoever. This proceeding will be wise to the cooling of their eyes (help her in this life), and does not be afflict (she / you) and be satisfied with what you have given to all,, for Allah knows what is in your hearts; and Allah is tolerant, Knower,' (33.51) was revealed, " `Aisha said, 'O Allah's Apostle! I do not see, but, that your Lord hurries in pleasing you.' "

YA Rabib Allah cc.. You The Knower 

Monday, June 9, 2014

ya Rabib  Allah cc Forgive  all of oura sins, the small and great of them, the first and last of them, and the seen and hidden of them.
ا
Prophet Muhammad (SallAllahu Alaihi waSallam)

Saturday, June 7, 2014

"Sofilere Söyleyin, Sofileri Kusurlarıyla Birlikte Sevsin Ve Onları Noksanlıklarıyla Kabul Etsinler." [Hazreti Gavs-ı Sani.k.s.a.]
O my Lord! The night is only pleasant to me when I supplicate to You;the day is only pleasant to me when I obey You;the Hereafter will only be pleasant to me if I receive Your pardon;and Paradise will only be pleasant to me if I see You.
Yahya ibn Mu adh al-Razi

Sunday, June 1, 2014

 

Sofiiii Sende Kalp Var..??

Hizmetli bir sofi Menzil ziyaretinde Gavs-ı Sani Hz.ne (k.s.) soru sormak için izin ister.
Sofiye izin verirler, içeri girer ve Gavs-ı Sani Hz.nin (k.s.) önüne oturur
Ve dertlerini tek tek söyler:

- Sultanım, bazen sofiler hakkımda yanlış konuşuyorlar,
belki istemeden oluyor ama ben kaldıramıyorum, görevli hizmetli olduğum için de
cevap veremiyorum..bu yüzden böyle sözlerin altında kalıyorum,
Bu nedenle görevimi de hakkıyla yapamıyorum,
Ben görevimden ayrılmak istiyorum..benim kalbim kırılıyor.. der..

Mübarek Gavs Hz. (k.s.) sofiye dönerek üzüntülü bir bakışla beraber buyurur:
- Sofiiii
Sende Kalp Var..??
Peygamber Ümmetine Duyulan Muhabbet !!!… Gavs-ı Sânî hazretlerinin [kuddise sırruhû], rahatsızlığı iyice artınca, muayene olmak için doktora gitmişti. Mübareği muayene eden doktor, “Efendim, istirahat etmelisiniz. Yoksa rahatsızlığınız müzminleşebilir” ikazında bulununca Gavs-ı Sânî hazretlerinin [kuddise sırruhû] yanında bulunanlardan biri, “Sâdâtı kaçıralım, yoksa istirahat etmiyor” dedi !!!… Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû], tebessüm ederek, “Nereye kaçacaksın? İşin içinde tövbe var. İnsanlar İstanbul’dan, Ankara’dan, yurdun dört bir yanından geliyorlar …” deyince, orada bulunanlar, “Efendim, ziyaretçileriniz tekrar gelirler. Siz bizim için çok önemlisiniz. İstirahat etmelisiniz” dediklerinde ümmet-i Muhammed’e hizmet yolunda her şeyini feda eden Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû], “O zaman Resûlullah’ın yüzüne bakamam, işin içinde tövbe var …” diyerek, ümmetine sevgisi, rahmet pınarları gibi coşan bir Peygamber’in varisi olduğunu göstermişti


 masallah ... ya Rabib Allah cc..Please, Help us be better each to others... caring those Yours Wills made be joined in this life to the next life amin

Friday, May 30, 2014

Tuesday, May 27, 2014

Sunday, May 25, 2014

Surah As-Saaffat recited by Shiekh Shuraim Part 1 of 2

:Gavsı Sani Abdulbaki HZ

 





:´´´´

Gavsi Sani Hazretleri ( Mubarek Sesinden Sohbet )

Surah 41 Fussilat recited by Shiekh Sudais Part 1 of 2


bismillahiarrahmaniarrahim
bismillahiarrahmaniarrahim

Narrated Abu Huraira:A man came to the Prophet and said, "O Allah's Apostle! A black child has been born for me." The Prophet asked him, "Have you got camels?" The man said, "Yes." The Prophet asked him, "What color are they?" The man replied, "Red." The Prophet said, "Is there a grey one among them?' The man replied, "Yes." The Prophet said, "Whence comes that?" He said, "May be it is because of heredity." The Prophet said, "May be your latest son has this color because of heredity."

Narrated `Abdullah:Allah has cursed those women who practise tattooing and those who get themselves tattooed, and those who remove their face hairs, and those who create a space between their teeth artificially to look beautiful, and such women as change the features created by Allah. Why then should I not curse those whom the Prophet has cursed? And that is in Allah's Book. i.e. His Saying: 'And what the Apostle gives you take it ...(from it).' (59.7)
BISMILLAHARRAHMANIARRAIM

Narrated Hisham's father:Khaula bint Hakim was one of those ladies who presented themselves to the Prophet for marriage. `Aisha said, "Doesn't a lady feel ashamed for presenting herself to a man?" But when the Verse: "(O Muhammad) ....and if you wish to take back any of them that you have abandoned (wife), you have no guilt whatsoever. This proceeding will be wise to the cooling of their eyes (help her in this life), and does not be  afflict (she / you)   and be satisfied with what you have given to all,, for Allah knows what is in your hearts; and Allah is tolerant, Knower,' (33.51) was revealed, " `Aisha said, 'O Allah's Apostle! I do not see, but, that your Lord hurries in pleasing you.' " 

YA Rabib Allah cc.. You The Knower

Sunday, May 18, 2014

Ramazan geliyor, hazır mısın ?

Wednesday, May 14, 2014

 



:´´´´´´´´´´´´´´´´
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheJ8oH9c6_wn9phadwPJuktdcozuqgymdQ7ckv-my1F4dbF0MgWPCdMmjJAgzF8mvbgUXZVE46GCYzTvCrYdSXnTWQ0y484smMP-L6vloBo-oW04ltrei8Qn7Vd9VB8p1TPYJa2oswttM/s1600/10313544_627526513995966_368865936358817412_n.jpg

 

we belong to Allah cc and to

Allah cc

shall we return

ÇOK ÜZGÜNÜZ

Tuesday, May 13, 2014

ALLAHÛMME SALLİ ALA SEYYIDİNA MUHAMMEDIN VE ALA ALİ SEYYIDÎNA MUHAMMED S.A.V

Wednesday, May 7, 2014





lā ʾilāha ʾil ʾāllāh, muḥammadun rasūlu-llāh

Monday, May 5, 2014

The Prophet ( SallAllahu 'Alaihi waSallam) said,Time will pass rapidly, knowledge will decrease, miserliness will become widespread in peoples hearts, afflictions will appear, and there will be much Harj. The people asked, O Messenger of Allah, what is Harj? He said, Killing, killing!

Thursday, May 1, 2014

Say,"He is Allah,[who is]One,Allah,the Eternal Refuge.He neither begets nor is born,Nor is there to Him any equivalent.قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ (*) اللَّهُ الصَّمَدُ (*) لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ (*) وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
De ki: O, Allah birdir.Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır).O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir.
Surat Al-'Ikhlas [112]-The Noble Qur'an - القرآن الكريم
Laylat al-Ragha'ib .ﻟﻴﻠﺔ ﺍﻟﺮﻏﺎﺋﺐ.Mubarak to All muslims around the world ..ℂ♥
Tüm İslam Aleminin Regaib Kandili mübarek olsun.
Aile sevgin ve kardeslar
 سْـــــــــــــ ـــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
Allah'ın Rahmeti, Bereketi üzerinize olsun, Evinizde huzur,Yüzünüzden tebessüm eksik olmasın


Ya Rabib Allah cc... Our Lord allows us to submit to You and arising, of our seed a nation submissive to your will. Teach us our rites and absolve us, for Thou art the Oft-Returning, Most Merciful. amin
Manevi baba dünya babasından daha kıymetlidir. Manevi baba sizi cennete götürür, imanınızı kurtarmaya çalışır. Dünya babası ise sizi keyfi ile kazanmıştır, manevi baba ise sizi kolay kolay bırakmaz.
Gavs-ı Sani (k.s)
Şeytan insanın düşmanıdır. Düşman düşmana acımaz. Zikir çekmiyen insanda Allahu teala şeytana yetki vermiş bütün damarlara girer. Kalbe vesvese verir. Gavs-ı Sânî (k.s.)

Wednesday, April 30, 2014

“…Exhorting patient perseverance…”
Sabr means patience, strength of will, being steadfast amid tribulations, enduring trials and afflictions, constancy despite surrounding changes, forbearance, preparedness to sacrifice, determination in the face of opposition, and courage in the face of oppression.
In our modern lifestyle in which anxiety, stress and depression are more common than not, exhortation to Sabr is indispensable. Allah commands us: “O you who believe, seek assistance (and solace) through Patience and Prayer; Surely, Allah is with those who patiently persevere. Refer not to those who have been slain in the path of Allah as being dead; no, they are alive though you perceive it not. Be rest assured that you will be tested with fear, hunger, loss of property, lives and of fruits of your labor. Convey glad tidings to those who are patient; those who when affliction, trial or tribulation befall them say, ‘Surely from Allah we come and unto Him is our return.’ Such are those on whom the blessings and mercy from Allah descends, such are they who follow the path of Divine Guidance” (153-157). The significance of Sabr in the Islamic way of life can be gauged by the Prophet’s (saws) consideration of it as half of faith and as the key to Paradise.
From `Asr to Sabr
Such is the significance of this surah, that whenever the Companions of the Prophet (saws) met, they would not leave until they recited Surat al-`Asr to each other. This, in order to remind each other, and themselves, of the eternal loss that everyone risks if time is wasted or abused.
“…Enjoining Truth…”
The term Haqq connotes truth, reality, that which is verifiable, whatever is based on justice, rights morally incumbent or obligations legally demanded.
For faith and goodness to manifest itself and evolve in society, it must be accompanied by an invitation to that which is right, real and true. It is expected of Muslims to enjoin Haqq upon each other. This elicits Muslims not only to abide by the truth but also to actively realize their social and moral responsibility by exhorting others to do likewise.. but the truth need be real true.. This mean: do to the other as our Allah (swt) Wills, not as you wish... Wehn we do what is correct , inside of is from Allah cc Wills, the others envolved be in peace without loses..

 Muslims should be the administrators of Haqq in their own lives before preaching and exhorting others.
To bring about a realistic and effective reformation, the all-influential environment needs to be changed. Thus, the injunction is not only to adopt good principles and ideals, but to convey these to others, thereby creating an atmosphere congenial to the implementation of faith, goodness, justice and truth.

 Be calm , patience, and do your very best for help the opressed to clean the misunderstandngs and repair everything you did not good to who Allah cc sent to your care and help and get help.
Because of the world offer (by sheythan) , the human being does not accept what Alllahcc made the best.. then prefer the world (d e vil) offer.

Be trustefully , do acts as was your last minute in this life... and Allah cc is in front you.
So do not hide or lie or do acts negative to nobody what is closed, even far!
A negative act can detroy a live.. but a sadakah ( a good act, even simple, but with our very best for help others go out from bad moments, and , also the good words and a company when other can be with us, bcs of have only you as family real... can be to promote the all Blessings and easy to the other)

Allah c knows the every motives and every tests, Allah cc knows everything. 

1. By the token of time,
2. Verily Man is in loss,
3. Except such as have Faith, and do righteous deeds, and (join together) in the mutual enjoining of Truth, and of Patience and Constancy (Qur’an ).


The Clock of Age is reducing our life by the tick of every passing second. The most valuable capital that we have, Time, is being lost in the process.
2. Since life is a test of deeds (67:2), the limited, yet fleeting Time is the ambit within which we operate.
To emphasize the nearing of the end of human existence on earth.
Although it seems that we live in this world for a long time, the truth is actually the opposite. The Holy Prophet (saws) is reported to have said: “Compared to the communities that have passed on before you, life in this world is the same duration as the time between the prayers of `Asr and Maghrib” (Bukhari). Our time in this life is extremely short.
Every moment that passes by is an opportunity gone, used or abused, never to return. Soon our time will be up and we will have to leave this physical world (3:185). What happens thereafter will depend on how we used the time that was available to us before that certain in good acts from real respect to Allahcc then to the creatures, but unknown, moment of death arrives (18:56). Time is life, and our Eternal Destiny is at stake.
The next time depend of what we did before and before and before... Nobody be in safe from not good acts..Everybody will be in front of the Sir of the Justice=  Allah cc... Then all us be carefully for to corret the mistakes done here for do not get penalties in this life and in the another

Righteous and beneficial actions are the worthy products of faith. The term Saalihaat is mentioned particularly in the plural form throughout the Qur’an, preceded by the definite article Al. This indicates generality, implying the fulfillment of any and all good deeds.
`Amal-us-Saalihaat therefore includes every worthy, pure action that contributes towards individual or social welfare; that can be applied in the way towards soul-perfection, moral improvement, affirmation of justice and alleviation of evil, impurity and oppression.

The Prophet (saws) is reported to have said that, “Faith and good deeds are partners and the one is incomplete without the other.” Faith is thus not a mere thought or belief free from effect. It changes and orients the whole entity of a being to its own essence. One cannot escape the “loss” mentioned in the surah without Imaan (possessing true faith in Divinely revealed universal truths) and manifesting `Amal-us-Saalihaat (adjusting his or her conduct in harmony with these truths). 

On the Day of Judgment, each person will be judged according to his deeds. Allah says in the Qur’an: “That Day will every soul be requited for what it earned; no injustice will there be that Day, for Allah is Swift in taking account” (40:17). Some people will go to Jannah, and some will go to Hell. However, some of those that go to Hell will eventually be taken out and placed in Heaven. The Prophet (saws) said in a hadith, “When the people of Paradise have entered Paradise, and the people of the Fire have entered the Fire, Allah will say, ‘Take out (of the Fire) whoever has got faith equal to a mustard seed in his heart.’ They will come out, and by that time, they would be burnt and become like coal, and then they will be thrown into the River of Al-Hayyat (Life) and they will spring up just as a seed grows on the bank of a rainwater stream. Don’t you see that the germinating seed comes out yellow and twisted?”

The reward for the pious is the ultimate of rewards, Jannah. Allah says, “If any do deeds of righteousness—be they male or female—and have faith, they will enter Heaven and not the least injustice will be done to them” (4:124). Jannah has been described beautifully in the Qur’an as having numerous trees, and an abundance of water, fruit, and shade. People will live therein forever, because no one will die, and they will live in lofty mansions and sit on thrones.


In stark contrast, the life of this world is full of illusion and deceit. Allah warns in the Qur’an, “Know ye (all) that the life of this world is but play and amusement pomp and mutual boasting and multiplying (in rivalry) among yourselves riches and children” (57:20). That does not suggest that we all abandon our current lives, run away to the mountains, find ourselves a nice cave, and read the Qur’an for the rest of our days. Being nice to others is a form of worship. Being honest in our dealings and work and abstaining from lying is a form of worship. Being steadfast in our prayers is also a form of worship. Live one day at a time, and make the most of each day. In addition, it helps to remember Allah’s assurance that “if anyone does evil or wrongs his own soul but afterwards seeks Allah’s forgiveness, he will find Allah Oft-Forgiving Most Merciful” (4:110). God willing, when we die, may we be granted the reward of living in Jannah forever. Ameen
..............................
Thanks ALlah cc for you made he be who is cand came to here for save me, to you .. thanks for our work and we are sincere muslim amin

Tuesday, April 22, 2014

Saturday, April 12, 2014



Esselamu Aleykum Alemlerin Rahmeti.
Esselamu Aleykum Rabbimin Habibi
Esselamu Aleykum Anamız Fatima 'nın Babası
Esselamu Aleykum Dedelerimin dedesi
Esselamu Aleykum YA RASULALLAH
Nuri inşallah
Cümle günahlarimla isyanlarimla geldim senin kapina
Sultan-ı Melul bu günah benim günahım degil
YA RASULALLAH Ümmetinindir Sofilerinindir
Sende bana bu evladina söz vermez isen
Arş -ı âlâ günü bayrağının altına almaz isen
Ben evliyaligi neyleyim
Ben Sofiler e ne söyleyim hangi yüzle döneyim
Sefaatin YACEDDİL HASAN'ı Sefaatin YAHABİBALLAH
Sen söylemişsin evliyalari seven bizi sever bizi seveni sever
Bizleri sevmişsin evliya etmişsin
Onlar için aflarini mujdelerini vermezsen
kölen (kasva) gibi başımı vurur gitmem bu kapindan
İlla Af
illa SEFATİLLAH

 
GAVS H.Z RAVZADAKİ DUASI

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

Ayat-ul-Kursî.]—
Allah! There is no deity except He, the Ever Living, the One Who sustains and protects all that exists. Neither slumber, nor sleep overtake Him. To Him belongs whatever is in the heavens and whatever is on earth.
Who is he that can intercede with Him except with His Permission?
He knows what happens to them (His creatures) in this world, and what will happen to them in the Hereafter .
And they will never compass anything of His Knowledge except that which He wills. His throne extends over the heavens and the earth, and He feels no fatigue in guarding and preserving them. And He is the Most High, the Most Great.


Allahu laa ilaha illa huwa, Al -Haiy ul-Qaiyum La ta'khudhuhu sinatu wa la nawm lahu ma fis -samawati wa ma fil-'ard Man dhal-ladhi yashfa'u 'indahu illa bi-idhnihi Ya'lamu ma bayna aydihim wa ma khalfahum wa la yuhituna bi shai'im min 'ilmihi illa bima sha'a Wasi'a kursiyuhus-samawati wal ard wa la ya'uduhu hifdhuhuma wa Hu wal 'Aliyul-Adheem

In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.


Quran 113:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of the Daybreak.”
“From the evil (deeds) of that (creation) which He (Allah) created.”
“And from the evil (deeds of other people) when night time comes (and I am asleep unable to protect myself).”
“And from the evil (deeds) of those (people) who blow on knots (and call on Satin .Shaitan) to help them to cause harm)."
“And from the evil (deeds) of the jealous person when they become envious (and they try to cause harm).”


Quran 114:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of (all) humans.”
“The king of (all) humans.”
“The Allah of (all) humans.”
“From the evil of the retreating whisperer (Satin.Shaitan) who whispers evil suggestions ,( but disappears when people remember Allah).”
‘Who whispers (evil suggestions) into the hearts of humans.”
“(Promoting evil) from among (both) the jinn and humans.”

Oh our Sir, do not condemn us, we are forgotten or we make a mistake! Oh our Sir, do not impose on us load, like which you imposed on our ancestors! Oh our Sir, do not overload us with what we cannot support! Tolerate us! Forgive us! Have compassion of us! You are our Protector! Grant to us the victory on the incredulous ones!


"Laa ilaaha ill-Allaah wahdahu laa shareeka lah, lahu'l-mulk wa lahu'l-hamd wa huwa 'ala kulli shay'in qadeer (There is no god except Allaah Alone with no partner or associate; His is the Sovereignty and His is the praise, and He is Able to do all things)"
Amin amin amin



O JARDIM - THE GARDEN



O JARDIM

Ao nascer, recebemos um jardim para cuidar, já com muitas sementes, que noscabe apenas regar, cuidando com carinho de cada canteiro.No canteiro do Amor, nascem os mais belos sentimentos, como a solidariedade,o afeto, a ternura e uma linda flor vermelha, chamada de solidariedade.No canteiro da esperança, nascem os sonhos, a perseverança, os desejos daalma, que bem regados, rendem muitos frutos, chamados de "realizações".No canteiro da alegria, flores lindas que sorriem para a vida, sãoconhecidas como "motivação", "boa vontade" e "persistência", sendofundamentais para a continuidade do nosso jardim.Mais ao fundo, um canteiro impressiona pela altura das flores, é o canteiroda fé, regado com orações e atitudes regeneradoras, sobem até o céu, emuitas das flores tocam os pés dos anjos, que tudo ouvem nas nossasplantações.Muitos cuidam do canteiro com trabalho incessante, vigiando os pensamentos,regando constantemente o amor, a alegria e a esperança, sempre com desejosincero de mudar para melhor.Assim, as flores crescem sempre fortes, lindas e mesmo diante dastempestades, próprias da vida, resistem ao tempo e as dificuldades,tornando-se cada vez mais belas.Outros, se perdem em lamentações, gastando o precioso tempo em divagações.Pensam nas plantas que poderiam ter e não tem, naquelas que já tiveram eperderam, nas belas plantas do vizinho, e vão se descuidando do jardim,deixando as ervas daninhas tomarem conta dos canteiros.Assim, plantas destruidoras como o ódio, a inveja, a calúnia, a preguiça, as paixões,
o desrespeito, entre outras pragas, vão tomando o lugar das flores, e vamos nos
tornando pessoas amargas, insensíveis, amarguradas, tristes e doentes.O jardim da vida são os seus pensamentos, o regador seus sentimentos e asemente, a fé.O jardineiro é você, a terra, a própria vida, a água é Allah (swt), fonte de toda avida, que está dentro de você, e em todos os lugares em forma de energia.Seja você, o próprio jardim de Deus, cuide dos seus canteiros, regue todosos dias com amor, esperança e fé.Eu acredito em você.
Cid Pimentel
F.M.J.

adaptado por Suleyman


The GARDEN
While being born, we receive the garden you it take care, already with much seeds, which noscabe it hardly will water, taking care affectionately of each flowerbed. In the flowerbed of the Love, the most beautiful feelings plows born, like the solidarity, the affection, the gentleness and the lovely red flower called of solidarity. In the flowerbed of the hope, there joy plows born the dreams, the perseverance, the wishes daalma, what watered well, bring many results called of " realizations in.No flowerbed of the, lovely flowers that smile will be the life, sãoconhecidas like "motivation", " good will " and "persistence", sendofundamentais will be the continuity of our garden. Live you it the bottom, the flowerbed impresses will be the height of the flowers, he is the canteiroda faith, watered with prayers and regenerative attitudes, they rise up you it the sky, emuitas of the flowers they touch the feet of the angels, who completely hear in the nossasplantações. Many people take care of the flowerbed with incessant work, watching the thoughts, always watering constantly the love, the joy and the hope, with desejosincero of changing will be better. Only, the flowers always grow strongly, lovely and even before dastempestades, own of the life, stand the test of team and the difficulties, becoming live and live beautiful.
Others, they plows lost in lamentations, spending the precious team in wanderings. They think about the plants that they might have and it is not, in that what they had already eperderam, in the beautiful plants of the neighbor, and they go if neglecting the garden, letting the weeds take care of the flowerbeds. Only, destructive plants like the hatred, the envy, the slander, the laziness, the passions, the disrespect, between other nuisances, plow taking the place of the flowers, and we go in making bitter, insensible, embittered, sad and ill persons. The garden of the life they plows his thoughts, watering can his feelings and asemente, the faith. The gardener is you, the land, the life itself, the water is Allah (swt), fountain of every live, which is inside you, and at all the places in the form of energy. Be you, the God's garden itself, take care of his flowerbeds, water todosos days with love, hope and faith.
I BELIEVE IN YOU!!!

by: Dr . Cid Pimentel F.M.J. adapted by Suleyman