Namaz Kadınlarla dört hasleti için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği ve dînî için. Sen dindar olanını tercih et ki, mes'ûd olasın...( Buhari, Nikâh: 15; Müslim, Rada: 4, 6,8,53,54; Fiten: 86; Ebu Davud, Nikâh: 2; Timizi, Nikâh: 4; Neseî, Nikâh:10; İbni Mâce, Nikâh: 6,38; Dârimî, Nikâh: 4)
Evleneceği kadını seçmek hususunda herkesin kendine göre bir tercih sebebi vardır. Kimi en mühim şart olarak güzelliği esas alır, kimi zengini tercih eder, kimi asil bir aileye mensup birisiyle evlenmek ister. Fakat bir Müslümanın tercih sebebi sadece bunlar olmamalıdır. O, seçeceği hayat arkadaşında herşeyden önce dindarlığı esas almalıdır. Çünkü dindar bir erkekle dînî yaşayışı zayıf bir kadının kuracakları yuvanın huzurlu olabileceğini ve devam edebileceğini söyle-mekçok zordur. Dünyaları ayrı iki insanın arasında muhabbetin devam etmesi, çok defa mümkün olmamaktadır.
Dindar bir kadınla, dinini yaşamayan bir erkeğin evlenmeleri de bundan farklı değildir. Böyle bir evliliğin de uzun süre mutlu bir şekilde devam edeceği söylenilemez.
İşte Peygamberimiz yukarıdaki hadislerinde bir Müslümanın evleneceği kadında öncelikle dindarlığı esas alması gerektiğini, dindarı tercih edenin mes'ûd olacağını bildirmektedir.
"Şer'an, koca karıya küfüv olmalı," yani birbirine münasip olmalı diyen Bediüzzaman Hazretleri de, bu denkliğin en mühimminin dindarlık noktasında olması gerektiğine dikkat çekmiştir..(Lem'alar)
Sadece güzelliğin mes'ûd bir yuva kurmaya yeterli olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bilakis dindarlık olmadığı zaman, güzel bir kadınla evlenmek çoğu zaman insanı sıkıntıya sokar. Çünkü, böyle bir kadını güzelliği tehlikeye atabilir.
Ayrıca güzel bir kadın, güzelliği sebebiyle kocasına karşı gurura kapılabilir.
Diğer bir husus, güzellik kalıcı değildir. Beş on sene sonra kaybolup gider. Hanımıyla sırf güzelliği için evlenmiş bir erkek, böyle bir zamanda ona evliliğin ilk yıllarında duyduğu sevgiyi gösterebilir mi?
Unutulmaması gereken bir diğer husus da, bir kadın ne kadar güzel olursa olsun, mutlaka ondan daha güzeli vardır. Hanımıyla sırf güzelliği için evlenen erkek, ondan daha güzel bir kadınla karşılaştığında evliliği ve aile hayatının tehlikeye düşme ihtimali vardır.
Güzellik, mes'ûd bir yuva kurmak için yeterli olmadığı gibi, zenginlik de böyledir. Çünkü, yarın ne olacağı belli değildir. Hiç beklenmedik anda kapıyı çalan bir musibet bütün serveti yok edebilir. Evliliğe temel yapılan servet yok olunca, evlilik artık nasıl bir bağla devam ettirilecektir?
Fakir birinin zengin bir ailenin kızıyla evlenmesi de problemlere sebep olabilir. Herşeyden önce, böyie bir kız, varlıklı bir şekilde büyümüştür. Maddeten sıkıntı çekmemiş; hemen her istediğini alabilmiştir. Böyle olunca, birden bire sıkıntılı hayata alışması düşünülemez. Neticede ise, mes'ûd bir aile yuvası için çok mühim olan evliliğin ilk günleri, sıkıntıyla geçer. Hattâ evliliğin devamı tehlikeye düşer.
Dindarlık olmadığı zaman zenginliğin bir diğer mahzuru da, kadının servetini kocasına karşı bir üstünlük vasıtası olarak kullanabilmesidir. Böyle bir kadın, devamlı olarak fakirliğini başına kakarak kocasını rahatsız edebilir. Ekonomik bakımdan kocasına bağımlı olmadığı için, herşeyi söyleyebilir. Bu tip bir evliliğin devam etse bile huzurlu bir şekilde yürümesi elbette beklenemez.
Ama dindar bir kadın güzel de olsa, zengin de olsa, bu tür şeyleri düşünmez. Kocasına itaat etmeyi, onu kırmamayı bir ibâdet olarak gördüğünden, ebedî hayat arkadaşını üzmemek için azamî hassasiyet gösterir. Sevgisinde samimîdir. Namusunu korur, ibâdetlerini eksiksiz yapmaya çalışır. Meşru isteklerinde kocasına itaat eder.
Diğer taraftan, evleneceği kadını sırî dindarlığı ve ahlâkı için tercih eden bir erkek, artık onu Cenâb-ı Hakkın nâzik bir emâneti olarak görür. Beraberliklerinin sırf dünya hayatıyla kayıtlı olmadığını, âhirette de devam edeceğini düşünür. Ona olan sevgisini çabuk bozulan dış güzelliğine değil; îmanına, ahlâkına, edebine ve namusuna bina eder. Bunlar devam ettiği müddetçe sevgisi de artarak devam eder.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir hadislerinde bütün bunlan veciz bir şekilde şöyle ifâde etmiştir:
"Kadınları sırf güzellikleri için nikahlamayınız. Çünkü güzellikleri onları tehlikeye atabilir. Sadece malları için de nikahlamayınız. Çünkü malları onları azdı-rabilir. Dindar olanını nikahlayınız. Şüphe yok ki, burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir câriye, dindar olmayan hür bir kadından efdaldir." (İbni Mâce, Nikâh:6)
Aynı tercih kadın için de geçerlidir. O da seçeceği eşte evvelâ dindarlık ve güzel ahlâk şartını aramalıdır. Yoksa zengin olduğu veya tahsilli olduğu için dindarlığı hiç nazara almadan evlenmek, sonradan kötü neticeler doğurabilir..(Cami'üs-Sağir)
Evleneceği kadını seçmek hususunda herkesin kendine göre bir tercih sebebi vardır. Kimi en mühim şart olarak güzelliği esas alır, kimi zengini tercih eder, kimi asil bir aileye mensup birisiyle evlenmek ister. Fakat bir Müslümanın tercih sebebi sadece bunlar olmamalıdır. O, seçeceği hayat arkadaşında herşeyden önce dindarlığı esas almalıdır. Çünkü dindar bir erkekle dînî yaşayışı zayıf bir kadının kuracakları yuvanın huzurlu olabileceğini ve devam edebileceğini söyle-mekçok zordur. Dünyaları ayrı iki insanın arasında muhabbetin devam etmesi, çok defa mümkün olmamaktadır.
Dindar bir kadınla, dinini yaşamayan bir erkeğin evlenmeleri de bundan farklı değildir. Böyle bir evliliğin de uzun süre mutlu bir şekilde devam edeceği söylenilemez.
İşte Peygamberimiz yukarıdaki hadislerinde bir Müslümanın evleneceği kadında öncelikle dindarlığı esas alması gerektiğini, dindarı tercih edenin mes'ûd olacağını bildirmektedir.
"Şer'an, koca karıya küfüv olmalı," yani birbirine münasip olmalı diyen Bediüzzaman Hazretleri de, bu denkliğin en mühimminin dindarlık noktasında olması gerektiğine dikkat çekmiştir..(Lem'alar)
Sadece güzelliğin mes'ûd bir yuva kurmaya yeterli olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bilakis dindarlık olmadığı zaman, güzel bir kadınla evlenmek çoğu zaman insanı sıkıntıya sokar. Çünkü, böyle bir kadını güzelliği tehlikeye atabilir.
Ayrıca güzel bir kadın, güzelliği sebebiyle kocasına karşı gurura kapılabilir.
Diğer bir husus, güzellik kalıcı değildir. Beş on sene sonra kaybolup gider. Hanımıyla sırf güzelliği için evlenmiş bir erkek, böyle bir zamanda ona evliliğin ilk yıllarında duyduğu sevgiyi gösterebilir mi?
Unutulmaması gereken bir diğer husus da, bir kadın ne kadar güzel olursa olsun, mutlaka ondan daha güzeli vardır. Hanımıyla sırf güzelliği için evlenen erkek, ondan daha güzel bir kadınla karşılaştığında evliliği ve aile hayatının tehlikeye düşme ihtimali vardır.
Güzellik, mes'ûd bir yuva kurmak için yeterli olmadığı gibi, zenginlik de böyledir. Çünkü, yarın ne olacağı belli değildir. Hiç beklenmedik anda kapıyı çalan bir musibet bütün serveti yok edebilir. Evliliğe temel yapılan servet yok olunca, evlilik artık nasıl bir bağla devam ettirilecektir?
Fakir birinin zengin bir ailenin kızıyla evlenmesi de problemlere sebep olabilir. Herşeyden önce, böyie bir kız, varlıklı bir şekilde büyümüştür. Maddeten sıkıntı çekmemiş; hemen her istediğini alabilmiştir. Böyle olunca, birden bire sıkıntılı hayata alışması düşünülemez. Neticede ise, mes'ûd bir aile yuvası için çok mühim olan evliliğin ilk günleri, sıkıntıyla geçer. Hattâ evliliğin devamı tehlikeye düşer.
Dindarlık olmadığı zaman zenginliğin bir diğer mahzuru da, kadının servetini kocasına karşı bir üstünlük vasıtası olarak kullanabilmesidir. Böyle bir kadın, devamlı olarak fakirliğini başına kakarak kocasını rahatsız edebilir. Ekonomik bakımdan kocasına bağımlı olmadığı için, herşeyi söyleyebilir. Bu tip bir evliliğin devam etse bile huzurlu bir şekilde yürümesi elbette beklenemez.
Ama dindar bir kadın güzel de olsa, zengin de olsa, bu tür şeyleri düşünmez. Kocasına itaat etmeyi, onu kırmamayı bir ibâdet olarak gördüğünden, ebedî hayat arkadaşını üzmemek için azamî hassasiyet gösterir. Sevgisinde samimîdir. Namusunu korur, ibâdetlerini eksiksiz yapmaya çalışır. Meşru isteklerinde kocasına itaat eder.
Diğer taraftan, evleneceği kadını sırî dindarlığı ve ahlâkı için tercih eden bir erkek, artık onu Cenâb-ı Hakkın nâzik bir emâneti olarak görür. Beraberliklerinin sırf dünya hayatıyla kayıtlı olmadığını, âhirette de devam edeceğini düşünür. Ona olan sevgisini çabuk bozulan dış güzelliğine değil; îmanına, ahlâkına, edebine ve namusuna bina eder. Bunlar devam ettiği müddetçe sevgisi de artarak devam eder.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir hadislerinde bütün bunlan veciz bir şekilde şöyle ifâde etmiştir:
"Kadınları sırf güzellikleri için nikahlamayınız. Çünkü güzellikleri onları tehlikeye atabilir. Sadece malları için de nikahlamayınız. Çünkü malları onları azdı-rabilir. Dindar olanını nikahlayınız. Şüphe yok ki, burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir câriye, dindar olmayan hür bir kadından efdaldir." (İbni Mâce, Nikâh:6)
Aynı tercih kadın için de geçerlidir. O da seçeceği eşte evvelâ dindarlık ve güzel ahlâk şartını aramalıdır. Yoksa zengin olduğu veya tahsilli olduğu için dindarlığı hiç nazara almadan evlenmek, sonradan kötü neticeler doğurabilir..(Cami'üs-Sağir)