ALLAHU AKBAR..

FROM MY HEART ALLAHIM.... THIS IS TO YOU ONLY TO YOU... ONLY YOU KNOW ME, ALLAHIM...ONLY YOU CAN TO HELP ME..ONLY YOU CAN TO MAKE WHAT I NEED,
TO MODIFY WHAT TO NEED... TO BE BETTER WHAT NEED... ONLY YOU CAN TO FORGIVE ME... AND TO MAKE THOSE HEART, WITHOUT LOVE TO WORK FOR THE TRUTH LOVE... AND UNDERSTAND WHAT IS THE TRUE LOVE... MY ALLAHIM.. FORGIVE ME...
I , YET, AM TO LEARNING... TO BE, GOOD MUSLIM, MY ALLAH....









NÃO USE DE ENGANAÇÃO, NÃO USE AS PESSOAS, NÃO SE PONHA ENTRE CASAIS, NÃO SEPARE FAMILIAS, NÃO FALE DA VIDA ALHEIA.
TENTE SER MELHOR A CADA DIA. TEMA ALLAH CC COM FEVOR.
TODOS NÓS SABEMOS QUE COLHEREMOS O QUE SEMEAMOS.
CUIDE DE SUA VIDA. NÃO CUIDE DA VIDA ALHEIA.
SE NÃO PUDER AJUDAR, NÃO ATRAPALHE. NÃO SE PONHA NO CAMINHO.
ALLAH CC NOS DEU UMA UNICA VIDA, CABE-A NÓS CUIDAR DELA !














Sunday, June 29, 2014

The announcement of Holy month of RAMADAN in MAKKAH with 7 shots of cannon.
Patlıcanlı kebap

Monday, June 23, 2014

“Nothing hurts a good soul and a kind heart more than to live amongst people who cannot understand it.”
― Hazrat Ali(ra)

Sunday, June 22, 2014

Thursday, June 19, 2014

Göz Değmesi (NAZAR)


  Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssası anlatılırken Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın oğullarını Mısır'a gönderdiği vakit onların şehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduğu zikredilmektedir:
  "(Yakup) dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin.
  Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem.
  Hüküm ancak Allah'ındır.
  Ben ona güvenip dayandım.
  Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar. (Yusuf, 12/67)
  Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken  imamlarından naklettiğine göre, Hz. Yakup Aleyhisselâm, küçük oğlu Bünyamin'i hazırlayıp ağabeyleri ile beraber Mısır'a göndereceği zaman Mısır'da şehre girerken hepsinin bir tek kapıdan değil, muhtelif kapılardan şehre girmelerini onlara emretmişti.
  Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın böyle davranmasının sebebi şu idi: Çünkü Hz. Yakup Aleyhisselâm, insanların, çocuklarına "nazar" etmelerinden korkuyordu. Zira onlar, çok güzel fizikî yapıya sahip idiler.
  Yüce Allah (c.c.), kulu ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize hitaben şöyle buyurmaktadır:
  "Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!
  Hâlâ da (senin için): Mutlaka o, delidir! Diyorlar.
  Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51-52)
  Bir kısım müfessirlerin beyanına göre, müşrikler, peygamberimiz tiz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize olan kin ve hasedlerinden dolayı onu gözleri ile öldürmek istiyorlardı. Yani, gözleri ile ona nazar ediyorlar ve onu kıskanıyorlardı.
Eğer Allah (c.c.)'ın koruması olmasaydı, ona fenalık yapacaklardı.
  Yüce Allah (c. c.), hasedcinin şerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir:
  "De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
  Yarattığı şeylerin şerrinden,
  (Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
  Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
  Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk Suresi, 113/1-5)
  Bu surenin son ayetinde, hased eden kimsenin hasedinden Allah (c.c.)'a sığınılması açık bir şekilde emrolunmaktadır,
  Hasedci, Cenab-ı Hakk'ın, kuluna verdiği nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister.
  Bu, genel bir tutumdur.
  Hasedcinin nazar etmesini ve daha başka musibetleri içine alır.
  Yukarıda zikrolunan ayetler, gözdeğmesinin hak ve gerçek olduğuna bir delildir.
  Eğer gözdeğmesi (nazar) diye bir olay olmasaydı, onun şerrinden Cenab-ı Hakk'a sığınmaya da gerek olmazdı.
  Yine onun hak ve gerçek olduğuna dair sünnetten de deliller vardır.
  İnsanlardan pekçoğu gözdeğmesi ile ilgili olaylara daima şahit olmuşlardır ve şahit olmaya devam etmektedirler.
  Bazan bu gözdeğmesinin farkına varırlar ve onu bilirler.
  Bazan da onu bilip anlayamazlar.
  İnsanların başlarına gelen tecrübeler, zikredilenlerden çok daha fazladır.
  Nice ölen kimseler vardır ki, onların ölüm sebepleri bilinmez.
  Nice sağlam, kişiler de vardır ki, hasta olup yatağa düşerler fakat hastalıklarının gerçek sebebini bilmezler.
  Nazar (gözdeğmesi), toplumda vâki olan bir hususdur.
  Bazı kimselerin gözlerinde bir hâl vardır ki, konsantre olarak baktığı kişiye çeşitli zararlar verir.
  Bir kısım âlimlere göre, insanların gözbebeklerinden ve parmak uçlarından görünmeyen ışınlar saçılmaktadır.
  Gözdeğmesi gerçek olmakla beraber asıl sebebin ne olduğu bilinmemektedir.
  Onu ancak Yüce Allah (c.c.) bilir.
  Nasıl ki; mıknatıs, demiri kendine çeker. Fakat asıl çekme sebebini, onu yaratan Rabbimiz bilir. Nazar da öyledir.
  İmam Kastalanî diyor ki: "Bir çanak içinde süt olsa ve hayız gören bir kadın, elini o sütün içine soksa, o süt özelliğini kaybeder ve bozulur.
  Eğer temiz bir kadın, elini o sütün içine soksa, süte bir şey olmaz."
  Sebebini bilmediğimiz diğer şeyler de buna kıyas olunmalıdır.
  Gözü değen bazı kimselerin anlattıklarına göre, bir şeye gıpta ile bakıp imrendikleri zaman onların gözlerinden bir hararet çıkmaktadır.
  Gözdeğmesi ile ilgili olarak pekçok hadis-i şerifler de vardır.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar olayının, yaşanan bir gerçek olduğunu dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur:
  "Gözdeğmesi hak ve gerçektir." (Müslim. Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Hafız İbn-i Hacer diyor ki: "Yani, kem göz ile nazar edip gözdeğdirmek, toplumda var ve sabit olan bir şeydir."
  İmam el-Kurtubî de gözdeğmesinin sabit olduğunu zikrederek şöyle demiştir: "Bu durum, ulemanın ittifak ettiği bir hususdur. Ancak bid'at ehli olan bir taife bunu inkâr etmişlerdir.
  Onların görüşlerine karşı hadis-i şeriflerden pekçok deliller vardır.
  Yine bu olayları müşahede eden pekçok kimseler mevcuttur.
  Nice yiğitler vardır ki, gözdeğmesi, onları mezara koymuştur.
  Nice güçlü develer vardır ki, nazar, onları da tencereye koymuştur.
  Bütün bunların hepsi Cenab-ı Hakk'ın dilemesi ile olmaktadır."
  Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
  "Onlar ise, Allah'ın izni olmaksızın kimseye bir zarar veremezler." (Bkz. Bakara. 2/102.)
  Aslı olmayan ve mesnedsiz bir şekilde inkâr yolunu seçerek şeriata ve akla muarız (karşı) olan kimseye iltifat olunmaz.
  Allâme İbn-i Kayyım diyor ki: "Vahiyden (dinden) ve akıldan nasibi olmayan bir taife, gözdeğmesi işini geçersiz saymışlardır.
  Onlara göre, bu nazar değme işi ancak bir evhamdan ibarettir. Onun aslı yoktur!
  Bunlar akıl ve nakil bakımından insanların en cahilidirler.
  Hicap (utanma) bakımından da insanların en kabasıdırlar.
  Sıfatlarıyla,
  Fiilleriyle ve tesirleriyle onlar, ruh ve nefisleri bilmekten uzaktırlar.
  Akıllı olan kimseler, her ne kadar göz-değmesinin sebebi ve tesiri hakkında ihtilâf etseler de nazar meselesini inkâr etmezler."
  Hafız el-Hattâbî de gözdeğmesi gerçeğine değinmiş ve şöyle demiştir: "Kem gözle nazar eden kimsenin hain bakışı, karşısındaki şahsa zarar verir."
  GÖZ DEĞMESİNİN SEBEPLERİ
   Bilmiş ol ki;
  Gözdeğmesi (nazar) iki sebepten dolayı olur:
  Biri, şiddetli düşmanlıktır. Diğeri de, bir şeyi beğenip onu güzel bulmasıdır.
  Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
  "Gözdeğmesi hak ve gerçektir. Eğer kaderin önüne geçen bir şey olsaydı, nazar, onun önüne geçerdi." (Müslim, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Bu hadis-i şerifte gözdeğmesinin tesirine ve isabet etmesinin sür'atine işaret ve te'kid vardır.
  Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
  "Allah (c.c.)'ın kaza ve kaderinden sonra benim ümmetimden ölenlerin çoğu gözdeğmesindendir." (El-Bezzâr. Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  El-Elbânî bu hadis-i şerif için "Sahih" demiştir.
  Hafız İbn-i Hacer de "Hasen" demiştir.
  Bazı insanlar bu nazar olayını garip bulurlar.
  Bazıları da dehşete kapılırlar. Bununla beraber olaylar onun varlığını tasdik etmektedir.
  Nice kimse vardır ki, Allah (c.c.) ona bolca mal ve nimet vermiştir de bir hasedcinin nefsi o nimetlere takılmıştır. Böylece o adamın malı bir felâkete ve zarara uğramıştır. Yahut bütün malı ve mülkü yokolup gitmiştir.
  Yine nice insanlar ve özellikle de bazı kadınlar vardır ki, Allah (c.c.) onlara son derece fizikî güzellik vermiştir de bir hasedcinin nefsi o güzelliklere takılmıştır.
  Böylece o güzele bir felâket.
  Yahut bir hastalık,
  Ya da benzeri bir musibet gelmiştir de uzman doktorlar onun tedavisinden âciz kalmışlardır.
  NAZARDAN KORUNMA TEDBİRLERİ
   Gözdeğmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:
  1) BİRİNCİ TEDBİR: Sabah ve akşam koruyucu dua, evrad ve zikirlere devam edilmelidir.
  Onları okuyan kimseyi Allah (c.c.) nazardan muhafaza buyurur.
  Okunacak sure ve dualar çoktur.
  Bazıları şunlardır:
  Fatiha Suresi,
  Ayetü'l-Kürsî,
  Felâk Suresi,
  Nâs Suresi,
  Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in okuduğu muhtelif dualar.
  Şimdi bunları açıklayalım:
  a) Fatiha Suresi:
  "Hamd, Âlemlerin Rabbi (olan) Allah'a mahsusdur.
  O, Rahman ve Rahîm'dir.
  Din gününün sahibidir.
  Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
  Bizi doğru yola hidayet et.
  Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna (ilet). Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil." (Fatiha, 1/1-7)
  b) Ayetü'l-Kürsî:
  "Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan (Allah)'dır.
  O, Hayy ve Kayyûm'dur.
  Onu ne bir uyku yakalar, ne de bir uyuklama.
  Göklerde ve yerde bulunanların hepsi onundur.
  Onun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez.
  O, (kullarının) yapmakta oldukları şeyleri ve önceden yaptıklarını bilir.
  Onun dilemesi hariç, insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
  Onun kürsüsü, gökleri ve yeri içine alır.
  Onları koruyup gözetmek, kendisine ağır gelmez.
  O yücedir, büyüktür." (Bakara, 2/255)
  c) Felâk Suresi:
  "De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.
  Yarattığı şeylerin şerrinden,
  (Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,
  Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,
  Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk, 113/1-5)
  d) Nâs suresi:
  "De ki: İnsanlann Rabbine sığınırım. İnsanların melikine (mutlak sahibine).
  İnsanlann ilâhına (sığınırım.)
  Sinsi vesvesecinin şerrinden.
  İnsanlann kalplerine şüphe ve tereddüt sokan.
  Gerek cinlerden, gerek insanlardan." (Nâs, 114/1-6)
  e) Peygamberimizin okuduğu muhtelif Dualar:
  Nazara karşı şu duayı okumalıdır:
  "Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)' in tam olan kelimelerine sığınırım." (Ebu Davûd, Tıp, 19; Dârimî, İsti'zan, 48; Muvatta, İsti'zan, 34; Ahmed b. Hanbel, 4/430)
  Yine şu duayı okumalıdır:
  "Bütün şeytanlardan, zararlı hayvanlardan,
  Kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
  Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) 'in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden,
  Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden,
  Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden,
  Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden,
  İyilik için kapı çalan hariç, gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) 'ın tam olan kelimelerine sığınırım.
  Ey Rahman (olan Allah'ım)" (Buharî, Kitabü'l-Enbiya, 10; Müslim, Kitabu'z-Zikr, 54, 55; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb, 19; Kitabu'l-Edeb, 98; Tirmizî, Kitabu't-Tıb', 18; Kitabu'd-Deavât, 40; Ahmed b. Hahbel, 2/181, 290, 375, 448, 4/57.)
  Yine şu ayeti okumalıdır:
  "Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!
  Hâlâ da (senin için) mutlaka o, delidir! Diyorlar.
  Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51,52.)
  İnsanların ahvâline bakan kimse, nazar konusunda onlarda bir umursamazlık olduğunu görür. Oysa ki, bilhassa bebeklerin ve küçük çocukların şeriata uygun dualarla nazardan korunmaları gerekir.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'ı şu dua ile koruyordu:
  "Sizi, bütün şeytanlardan, Zararlı hayvanlardan, Kem gözlerden, Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığındırırım." (Buharî, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, torunları olan Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'a hitaben yine şöyle derdi:
  "Şüphesiz ki, sizin atanız (İbrahim Aleyhisselâm) İsmail'i ve İshak'ı onlarla koruyordu." (Buharî, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  2) İKİNCİ TEDBİR: Nazar değmesinden korunma yollarından biri de, korktuğu ve şüphelendiği kişilerin yanında güzelliklerini teşhir etmemelidir.
  Hafız el-Bağavî "Şerhü's-Sünne" eserinde anlattığına göre, Hz. Osman b. Affan (r.a.) çok güzel bir çocuk görmüştü.
  Bunun üzerine, onu nazardan korumak için çocuğun velisine şöyle dedi: "Bu çocuğun çenesine siyah boya sürerek onun güzelliğini kamufle ediniz."
  3) ÜÇÜNCÜ TEDBİR: Gözdeğmesinden korunma yollarından biri de, görüp beğendiği bir şey hakkında, gören kişinin bereketle dua etmesidir.
  Bir kimse, kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa, ona baktığı zaman şöyle demelidir:
  "Allah (c.c.) onu sana mübarek etsin." (Benzer ifade ile Bkz. Ebu Davud. Nikâh, 36; Tirmizî, Nikâh, 7; İbn-i Mâce, Ezan, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/281.)
  Veya şöyle demelidir:
  "Ya Rabbi! Ona mübarek eyle." (Benzer ifade ile Bkz. Müslim, Zühd, 74; Ebu Davud, Vitir, 31; Nesaî, Zekât, 12; İbn-i Mâce, Zühd, 8; Ahmed b. Hanbel, müsned, 3/108, 188, 5/77.)
  Yahut şöyle demelidir:
  "Mâşâallah (Allah ne güzel yapmış) Allah'tan başka kuvvet (sahibi) yoktur." (Ebu Davud, Edeb, 101.)
  Ya da buna benzer dualar etmelidir. O zaman Allah (c.c.)'ın izni ile zarar defolur gider.
  Ebu Ümâme (r.a.)'dan rivayete göre, Âmir b. Rebîa, Sehl b. Huneyf e uğramıştı.
  O sırada Sehl b. Huneyf banyo yapıyordu.
  Âmir b. Rebîa dedi ki: "Bugünkü gibi parlak bir cild görmedim."
  Bunun üzerine Sehl b. Huneyf in durumu değişti.
  Çok geçmeden sar'a nöbetine tutuldu. Bayılıp yere düştü.
  Gelip Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e haber verdiler.
  Ona şöyle dediler: "Yâ Resûlallâh! Sehl' in imdadına yetiş. Onu sar'a iletti tuttu ve yere düştü."
  Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Kimin nazar etmesinden şüphe ediyorsunuz?" Diye sordu.
  Dediler ki: "Âmir b. Rebîa'dan şüphe ediyoruz."
  Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
  "Sizden biriniz kardeşinden hoşuna giden bir şey gördüğü zaman onun mübarek olması için dua etsin." (Ebu Ümâme rivayet etmiştir.)
  Daha sonra bir kap suya okudu ve Âmir'in o su ile abdest almasını emretti.
  Âmir de o su ile abdest aldı.
  Ayrıca yüzünü yıkamasını, Kollarını dirseklere kadar yıkamasını, Dizlerini yıkamasını, Eteğinin iç kısmını yıkamasını,
Ve yine üzerine su dökmesini emretti.
  Zührî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz ayrıca ona, kabı ters çevirmesini emretti."
  Hadis-i şerifte gözdeğmesinin ilacı beyan olunmuştur. Buna göre, nazar eden kimsenin abdest azalarını yıkadığı ve bilhassa cildine temas eden iç çamaşırlarını yıkadığı su alınır ve nazar olunan kimsenin arkasından dökülür.
  Bir hadis-i şerifte Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
  "Sizden yıkamanız istenirse, yıkayınız." (Müslim rivayet etmiştir.)
  Yani, bir şahıs gelip de sizden birinizin abdest ve gusül suyundan elbisenin bir kısmına sürmek isterse, bunu yapsın. Bundan dolayı ona kızmasın, demektir.
  Kendi nefsinden, başkasına nazar değmiş olmasından şüphelenen ve endişe duyan kimsenin yapması gereken şey, Allah (c.c.)'dan korkması ve gözdeğmesine sebep olabilecek şeylerden sakınmasıdır.
  Bunun için Allah (c.c.)'ı çokça zikretmeye devam etmelidir.
  İnsanlardan hoşa giden bir şey gördüğü zaman Allah (c.c.)'dan, onu mübarek kılmasını dilemelidir.
  Yüce Allah (c.c.)'ın, insanlara vermiş olduğu nimetlere kesin olarak hased etmemelidir. Çünkü, eğer onlara hased ederse, sanki Rabbine karşı itirazda bulunmuş gibi olur.
  İşte bu da apaçık bir hüsrandır.
  NAZAR DEĞMESİNDEN SONRA
   Yukarıda, nazar değmemesi için alınacak tedbirler ve korunma çareleri açıklanmıştı.
  Nazar değdikten sonra da şeriata uygun çareler vardır.
  Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bu hususa işaret eden deliller bulunmaktadır.
  Yine şu sure ve ayetler dua maksadıyla okunmalıdır.
  a) Fatiha Suresi,
  b) Ayetü'l-Kürsî,
  c) Felâk Suresi,
  d) Nâs Suresi,
  e) Ayrıca Cebrail Aleyhisselâm'ın, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e okuduğu ve öğrettiği şu dua okunmalıdır:
  "Allah (c. c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim).
  Sana eziyet veren her şeyin şerrinden,
  Her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin.
  Allah (c.c.)'in ismi ile sana rukye ederim" (Buharî, Kitabu't-Tıb, 38; Müslim, Kitabu's-Selam, 40; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb. 19; Tirmizî, Kitabu'l-Cenâiz, 4; İbn-i Mâce. Kitabu't-Tıb, 36. 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned. 6/332.)
  Yine Resûlüllah (s. a.v.) Efendimiz' in bir hastalığı olduğu zaman Cebrail Aleyhisselâm gelir ve şu duayı okurdu:
  "Allah (c.c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Allah (c.c.) bütün hastalıklardan sana şifa versin.
Hased ettiği zaman hased edenin şerrinden ve bütün kem gözlülerin şerrinden (seni korusun.)" (Müslim, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet .etmiştir.)
  Bazı İslâm büyüklerinden nakledilmiştir ki; gözden sakınmanın şartı, iyilikleri, güzellikleri, zînetleri gizlemektir. Bir kimsenin kendisini, ailesini veya çocuğunu süsleyip el âleme teşhir etmesi uygun değildir.
  Allâme İbnu'l-Kayyım diyor ki: "Kim bu duaları okuyup tecrübe ederse, faydasının derecesini ve ona ne kadar çok ihtiyaç bulunduğunu anlar. Bu dualar, nazar edenin tesirine mâni olur. Onu okuyan kimsenin imanının kuvvet derecesine göre nazarın etkisini giderir. Çünkü bu dualar silahdır. Silah ise, kullanana göre etkili olur."
  Kimi, tam merkezden vurur. Kimi de, ıskalar!
  Abdullah es-Sâcî (r.a.)'ın anlattığına göre, kendisinin çok güzel bir devesi vardı.
  Birgün devesine binerek yol arkadaşları ile beraber sefere çıktı. Yolculardan biri vardı ki, gözü değerdi. Bu durumu bilenler Abdullah'ı uyardılar. Devesini o adamın gözünden sakınmasını söylediler. Abdullah o adamın, devesine bir zarar veremeyeceğini söyleyip pek aldırmadı. Abdullah'ın sözlerini ve davranışını da o adama anlattılar. Adam, kendisini ispat etmek için Abdullah'ı kollamaya başladı. Bir mola sırasında Abdullah oradan ayrılınca, adam hemen gelerek deveye nazar etti. Biraz sonra deve hastalanıp yere düştü. O sırada Abdullah da çıkageldi. Deveyi o vaziyette görünce neler olduğunu sordu.
  Dediler ki: "Sen gidince hemen o adam gelip deveye nazar etti.
  Hayvana bakınca o da bu hâle geldi."
  Bunun üzerine Abdullah: "O adamı bana gösterin" dedi.
  Onlar da gösterdiler. Abdullah, adamın yanına varıp karşısında durdu.
  Sonra şu duayı okudu:
  "Allah (c.c.)'ın ismiyle hapsedenin hapsinden, Kuru taşın (şerrinden), Yakıcı kıvılcımın (şerrinden Allah 'c.c.)'a sığınırım).
  Nazar edenin gözdeğmesi, kendi aleyhine dönsün ve en sevdiği kişinin üzerine dönsün.
  Gözünü çevirip de (sema' ya) bak! Bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kez çevir de yine bak. Göz hor, Hakir, Bitkin ve ümidini kesmiş olarak tekrar sana döner." (Bu duanın son kısmı, Mülk Suresi'nin 3. ce 4. ayetleridir. Bkz. Mülk, 67/3-4..)
  Abdullah es-Sâcî bu duayı okuyunca gözdeğmesi kalktı.
  Allah (c.c.)'ın izni ile devesi iyileşti.
  PEYGAMBERİMİZİN (s.a.v.) RUKYELERİ
   Buharî'nin rivayetine göre, birgün Abdülaziz (r.a.), Hz. Sabit (r.a.) ile beraber Enes b. Mâlik (r.a.)'ın ziyaretine gitmişlerdi.
  Hz. Sabit (r.a.): "Ya Ebâ Hamza! Biraz rahatsızım" dedi.
  Hz. Enes b. Mâlik (r.a.): "Senin üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in rukyesini okuyayım mı?" diye sordu.
  Hz. Sabit (r;a.): "Oku" dedi.
  Hz. Enes b. Mâlik şu rukyeyi okudu:
  "Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Şifa ihsan et. Şifa verici sensin. Senden başka şifa verecek olan hiçbir kimse yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî, Abdülaziz (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Yine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz hasta olan bazı ashabını eliyle sığayıp şöyle dua yapardı:
  "Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Ona şifa ver. Şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî. Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:
  "Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi silip gider. Şifa, senin (kudret) elindedir. Senden başka ona (yol) açıcı yoktur." (Buharî, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  UYARILAR
   1) BİRİNCİ UYARI: Gözdeğmesi (nazar) bazan insanlardan olur. Bazan da cinlerden olur.
  Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (r.a.)' dan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, evinde bir kız görmüştü.
Kızın yüzünde bir değişme farketti ve şöyle buyurdu:
  "Ona rukye yapınız (okuyup üfleyiniz). Çünkü onda gözdeğmesi (nazar) vardır." (Buharî ve Müslim, Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayet etmişlerdir.)
  Hafız el-Bağavî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar değmesine işaret ederken cinlerden nazar değmiş olacağını kasdetmiştir."
  Deniliyor ki: "Cinlerin nazar etmesi, mızrak ucundan daha tesirlidir."
  Şüphe yok ki, insan kirli elbiselerini değişmek için çıkardığı vakit, Yahut tuvalet ihtiyacını gidermek için, Ya da bir başka sebeple avret yerini açtığı vakit cinlerin nazarından korunmak için dua etmelidir.
  Bu da Cenab-ı Hakk'ın ismini zikretmekle olur.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
  "Onlardan (insanlardan) biri helaya girdiği zaman, başka bir rivayette, elbisesini çıkarıp bir yere koyduğu zaman bismillah demesi, cinlerin gözleri ile Ademoğlunun avret mahallinin arasında bir perdedir." (Tirmizî. Sünen'inde ve Ahmed b. Hanbel de Müsned'inde rivayet etmişlerdir.)
  2) İKİNCİ UYARI: Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği sağlığı, Güzelliği, Nâli olduğu nimetler ve sair sebeplerle gözdeğmesine hazır olan kimse, daima tedbirli olmalı ve kendisini teşhir etmemelidir.
  Özellikle kadınlar kendi güzelliklerini ve bilhassa kız çocuklarının güzelliklerini aşırı derecede teşhir etmemelidirler. Çünkü bunun sonucunda birçok üzücü olaylara şahit olunmaktadır.
  Bu konuda şâir diyor ki:
  Kemâl sahibi sevilir,
  Olgunluk başta bir taçdır.
  Fakat yeri gelince onu
  Nazardan koruyan ayba muhtaçtır.
  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Esma binti Umeys (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur:
  "Bana ne oluyor ki, kardeşoğullarının cisimlerini zayıf görüyorum! Yardıma muhtaç duruma gelmişler." (Müslim, Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)
  Bunlar Hz. Cafer b. Ebu Tâlib'in çocukları idiler.
  Esma dedi ki: "Onların bir hastalıkları yok. Fakat onlara nazar değdi."
  Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:
  "(O halde) sen onlara rukye yap. (okuyup üfle.)" (Ahmed b. Hanbel. Müsned, 3/333.)
  3) ÜÇÜNCÜ UYARI: İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını, Maksadını, İlmini araştırmıyorlar.
  Bu sebeple de sahtekârlara, Büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar.
  O bozguncular, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar.
  Hatta onların içinde niceleri vardır ki, haram olan şeyleri, Yahut bid'atları, Ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler. Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.
  Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey, dikkatli olması ve işini sağlam yapmasıdır. Yani, ya kendisi okumalı, Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar.
  Şunu da iyi bilmelidir ki; Eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa, rukye yapmak caiz olmaz.
  İslâm şeriatına uygun olan şartlar şunlardır:
  a) Okunan şeyler, Kur'an-ı Kerim ayetleri ya da Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in okuyup tavsiye buyurduğu dualar olmalıdır.
  b) Ayet ve hadisler orijinal metni ile ve mânâsı bilinerek okunmalıdır.
  c) Okuyanın şunu da çok iyi bilmesi gerekir ki, rukye'nin kendisi hiçbir tesir icra etmez.
  Her şey Allah (c.c.)'ın takdiri ile olur.
  Şifayı verecek olan da bizzat Allah (c.c.)'ın kendisidir. O, bir şeyi sebep kılmıştır.
  d) Aslı esası olmayan vehimlerden ve vesveselerden kaçınarak,
  Vesile olacak fiili işleyerek sonucu Allah (c.c.)'a bırakmalı ve samimiyetle Cenab-ı Hakk'a tevekkül etmelidir.
  Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssasını anlatan şu ayetin mânâsını derin derin düşünmeliyiz:
  "Ayrı ayrı kapılardan (şehre) girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar." (Bkz. Yusuf, 12/67.)
  e) Bilmelidir ki, gözdeğmesinden (nazardan) korunmak ve onu tedavi etmek, ancak Allah (c.c.)'dan ve onun Resûlü'nden gelen şeylerin doğruluğuna inanmakla mümkün olur.
  Eğer bu konuda şüphe ve tereddütleri olursa, ilacın tesiri de azalır.
Zemzem suyunun bu özelliği ilk defa keşfedildi. Ezan okunduğunda berraklaşan su, çan sesi geldiğinde kararıyor


 


Alman ve Japon bilim adamları zemzem suyunu sırrını açıkladı. "Kutsal Su Zemzem /Zübeyde Su Yolu" belgeseline konuşan Japon ve Alman bilim adamları zemzemle ilgili hayrete düşüren açıklamalarda bulundu. Zemzem ezan okunduğunda berraklaşıyor, çan çaldığında ise kararıyor.

Türkiye Gazetesi'nden Hayrettin Turan, kaleme aldığı yazı dizisinde TRT'nin çektiği belgesele konuk olan bilim adamlarının zemzem suyu hakkında yaptığı açıklamaları anlattı. Uzun yıllardır zemzem suyu ve kristalleri üzerinde araştırma yürüten bilim adamları kaynağın sırlarını çözdü. Ren Nehri'nin suyundan içen kişinin enerjisinin azaldığını belirleyen Alman bilim adamı Dr. Knut Pfeiffer , sular üzerine araştırma yaparken bir şekilde bir miktar zemzem bulur ve içer, 35 dakika sonra da rahatladığını hisseder.

Zemzem bir kova suyu temizliyor

Araştırmasını derinleştiren Alman bilim adamı Dr. Pfeiffer, şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşır. Zemzemin mayalama özelliği bulunduğunu, bir bardağının bir kova şebeke suyunu temizlediğini, bu özelliğiyle bile enerji ve şifa kaynağı olduğunu tespit eder. Dr. Pfeiffer, "Su her şart atlında değişmiyor ama değiştiriyor. Çok acayip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzeme bin damla normal su karıştırdım. Ve yine gördüm ki hepsi zemzeme dönüşmüş. Bunun sebebi nedir, neden? Zemzem'de öyle bir enerji var ki başkasını değiştirir ama kendi değişmez." diyor.

Ezan sesiyle parlıyor, çan sesiyle kararıyor

Zemzem kristallerini mikroskop ortamında inceleyen Japon bilim adamı Dr. Masura Emot , suyun moleküler (kristal) düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını görür. Zemzem kristallerinin çan sesinde karardığını Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını fark eder. İncelemede her bir kristalin, Kâbe-i muazzamaya benzeyen bir doku oluşturduğu, zemzemin çan sesinde kristallerinin karardığını, Kur'an-ı Kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını ve netleştiği tespit edildi.

Tuesday, June 17, 2014

Thursday, June 12, 2014

Thanks Allah CC ... and please protect he, this real family from you to my life,  Always, Through The Bad Times , making the good times,  inshAllah amin

5

:´´´









Allah'in, Al Jabbar Al Karim, thnks many for more one year.. u made  this real family be..
 please, Give help please, and
do not lets i be in hands of are not of who You Made family
Help all us be joined , caring , sharing , having real dialogue
real acts for help each other Allah'in. Care our hearts and
make each day all us be more closed without hide our face
our soul, all us from each other..and please .. as our belived Prophet (saw)
said to us be.... Allahim
Refuge all us from enemies .. forgive i cry amin amin amin

Narrated Hisham's father:Khaula bint Hakim was one of those ladies who presented themselves to the Prophet for marriage. `Aisha said, "Doesn't a lady feel ashamed for presenting herself to a man?" But when the Verse: "(O Muhammad) ....and if you wish to take back any of them that you have abandoned (wife), you have no guilt whatsoever. This proceeding will be wise to the cooling of their eyes (help her in this life), and does not be afflict (she / you) and be satisfied with what you have given to all,, for Allah knows what is in your hearts; and Allah is tolerant, Knower,' (33.51) was revealed, " `Aisha said, 'O Allah's Apostle! I do not see, but, that your Lord hurries in pleasing you.' "

YA Rabib Allah cc.. You The Knower 

Monday, June 9, 2014

ya Rabib  Allah cc Forgive  all of oura sins, the small and great of them, the first and last of them, and the seen and hidden of them.
ا
Prophet Muhammad (SallAllahu Alaihi waSallam)

Saturday, June 7, 2014

"Sofilere Söyleyin, Sofileri Kusurlarıyla Birlikte Sevsin Ve Onları Noksanlıklarıyla Kabul Etsinler." [Hazreti Gavs-ı Sani.k.s.a.]
O my Lord! The night is only pleasant to me when I supplicate to You;the day is only pleasant to me when I obey You;the Hereafter will only be pleasant to me if I receive Your pardon;and Paradise will only be pleasant to me if I see You.
Yahya ibn Mu adh al-Razi

Sunday, June 1, 2014

 

Sofiiii Sende Kalp Var..??

Hizmetli bir sofi Menzil ziyaretinde Gavs-ı Sani Hz.ne (k.s.) soru sormak için izin ister.
Sofiye izin verirler, içeri girer ve Gavs-ı Sani Hz.nin (k.s.) önüne oturur
Ve dertlerini tek tek söyler:

- Sultanım, bazen sofiler hakkımda yanlış konuşuyorlar,
belki istemeden oluyor ama ben kaldıramıyorum, görevli hizmetli olduğum için de
cevap veremiyorum..bu yüzden böyle sözlerin altında kalıyorum,
Bu nedenle görevimi de hakkıyla yapamıyorum,
Ben görevimden ayrılmak istiyorum..benim kalbim kırılıyor.. der..

Mübarek Gavs Hz. (k.s.) sofiye dönerek üzüntülü bir bakışla beraber buyurur:
- Sofiiii
Sende Kalp Var..??
Peygamber Ümmetine Duyulan Muhabbet !!!… Gavs-ı Sânî hazretlerinin [kuddise sırruhû], rahatsızlığı iyice artınca, muayene olmak için doktora gitmişti. Mübareği muayene eden doktor, “Efendim, istirahat etmelisiniz. Yoksa rahatsızlığınız müzminleşebilir” ikazında bulununca Gavs-ı Sânî hazretlerinin [kuddise sırruhû] yanında bulunanlardan biri, “Sâdâtı kaçıralım, yoksa istirahat etmiyor” dedi !!!… Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû], tebessüm ederek, “Nereye kaçacaksın? İşin içinde tövbe var. İnsanlar İstanbul’dan, Ankara’dan, yurdun dört bir yanından geliyorlar …” deyince, orada bulunanlar, “Efendim, ziyaretçileriniz tekrar gelirler. Siz bizim için çok önemlisiniz. İstirahat etmelisiniz” dediklerinde ümmet-i Muhammed’e hizmet yolunda her şeyini feda eden Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû], “O zaman Resûlullah’ın yüzüne bakamam, işin içinde tövbe var …” diyerek, ümmetine sevgisi, rahmet pınarları gibi coşan bir Peygamber’in varisi olduğunu göstermişti


 masallah ... ya Rabib Allah cc..Please, Help us be better each to others... caring those Yours Wills made be joined in this life to the next life amin

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

Ayat-ul-Kursî.]—
Allah! There is no deity except He, the Ever Living, the One Who sustains and protects all that exists. Neither slumber, nor sleep overtake Him. To Him belongs whatever is in the heavens and whatever is on earth.
Who is he that can intercede with Him except with His Permission?
He knows what happens to them (His creatures) in this world, and what will happen to them in the Hereafter .
And they will never compass anything of His Knowledge except that which He wills. His throne extends over the heavens and the earth, and He feels no fatigue in guarding and preserving them. And He is the Most High, the Most Great.


Allahu laa ilaha illa huwa, Al -Haiy ul-Qaiyum La ta'khudhuhu sinatu wa la nawm lahu ma fis -samawati wa ma fil-'ard Man dhal-ladhi yashfa'u 'indahu illa bi-idhnihi Ya'lamu ma bayna aydihim wa ma khalfahum wa la yuhituna bi shai'im min 'ilmihi illa bima sha'a Wasi'a kursiyuhus-samawati wal ard wa la ya'uduhu hifdhuhuma wa Hu wal 'Aliyul-Adheem

In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.


Quran 113:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of the Daybreak.”
“From the evil (deeds) of that (creation) which He (Allah) created.”
“And from the evil (deeds of other people) when night time comes (and I am asleep unable to protect myself).”
“And from the evil (deeds) of those (people) who blow on knots (and call on Satin .Shaitan) to help them to cause harm)."
“And from the evil (deeds) of the jealous person when they become envious (and they try to cause harm).”


Quran 114:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of (all) humans.”
“The king of (all) humans.”
“The Allah of (all) humans.”
“From the evil of the retreating whisperer (Satin.Shaitan) who whispers evil suggestions ,( but disappears when people remember Allah).”
‘Who whispers (evil suggestions) into the hearts of humans.”
“(Promoting evil) from among (both) the jinn and humans.”

Oh our Sir, do not condemn us, we are forgotten or we make a mistake! Oh our Sir, do not impose on us load, like which you imposed on our ancestors! Oh our Sir, do not overload us with what we cannot support! Tolerate us! Forgive us! Have compassion of us! You are our Protector! Grant to us the victory on the incredulous ones!


"Laa ilaaha ill-Allaah wahdahu laa shareeka lah, lahu'l-mulk wa lahu'l-hamd wa huwa 'ala kulli shay'in qadeer (There is no god except Allaah Alone with no partner or associate; His is the Sovereignty and His is the praise, and He is Able to do all things)"
Amin amin amin



O JARDIM - THE GARDEN



O JARDIM

Ao nascer, recebemos um jardim para cuidar, já com muitas sementes, que noscabe apenas regar, cuidando com carinho de cada canteiro.No canteiro do Amor, nascem os mais belos sentimentos, como a solidariedade,o afeto, a ternura e uma linda flor vermelha, chamada de solidariedade.No canteiro da esperança, nascem os sonhos, a perseverança, os desejos daalma, que bem regados, rendem muitos frutos, chamados de "realizações".No canteiro da alegria, flores lindas que sorriem para a vida, sãoconhecidas como "motivação", "boa vontade" e "persistência", sendofundamentais para a continuidade do nosso jardim.Mais ao fundo, um canteiro impressiona pela altura das flores, é o canteiroda fé, regado com orações e atitudes regeneradoras, sobem até o céu, emuitas das flores tocam os pés dos anjos, que tudo ouvem nas nossasplantações.Muitos cuidam do canteiro com trabalho incessante, vigiando os pensamentos,regando constantemente o amor, a alegria e a esperança, sempre com desejosincero de mudar para melhor.Assim, as flores crescem sempre fortes, lindas e mesmo diante dastempestades, próprias da vida, resistem ao tempo e as dificuldades,tornando-se cada vez mais belas.Outros, se perdem em lamentações, gastando o precioso tempo em divagações.Pensam nas plantas que poderiam ter e não tem, naquelas que já tiveram eperderam, nas belas plantas do vizinho, e vão se descuidando do jardim,deixando as ervas daninhas tomarem conta dos canteiros.Assim, plantas destruidoras como o ódio, a inveja, a calúnia, a preguiça, as paixões,
o desrespeito, entre outras pragas, vão tomando o lugar das flores, e vamos nos
tornando pessoas amargas, insensíveis, amarguradas, tristes e doentes.O jardim da vida são os seus pensamentos, o regador seus sentimentos e asemente, a fé.O jardineiro é você, a terra, a própria vida, a água é Allah (swt), fonte de toda avida, que está dentro de você, e em todos os lugares em forma de energia.Seja você, o próprio jardim de Deus, cuide dos seus canteiros, regue todosos dias com amor, esperança e fé.Eu acredito em você.
Cid Pimentel
F.M.J.

adaptado por Suleyman


The GARDEN
While being born, we receive the garden you it take care, already with much seeds, which noscabe it hardly will water, taking care affectionately of each flowerbed. In the flowerbed of the Love, the most beautiful feelings plows born, like the solidarity, the affection, the gentleness and the lovely red flower called of solidarity. In the flowerbed of the hope, there joy plows born the dreams, the perseverance, the wishes daalma, what watered well, bring many results called of " realizations in.No flowerbed of the, lovely flowers that smile will be the life, sãoconhecidas like "motivation", " good will " and "persistence", sendofundamentais will be the continuity of our garden. Live you it the bottom, the flowerbed impresses will be the height of the flowers, he is the canteiroda faith, watered with prayers and regenerative attitudes, they rise up you it the sky, emuitas of the flowers they touch the feet of the angels, who completely hear in the nossasplantações. Many people take care of the flowerbed with incessant work, watching the thoughts, always watering constantly the love, the joy and the hope, with desejosincero of changing will be better. Only, the flowers always grow strongly, lovely and even before dastempestades, own of the life, stand the test of team and the difficulties, becoming live and live beautiful.
Others, they plows lost in lamentations, spending the precious team in wanderings. They think about the plants that they might have and it is not, in that what they had already eperderam, in the beautiful plants of the neighbor, and they go if neglecting the garden, letting the weeds take care of the flowerbeds. Only, destructive plants like the hatred, the envy, the slander, the laziness, the passions, the disrespect, between other nuisances, plow taking the place of the flowers, and we go in making bitter, insensible, embittered, sad and ill persons. The garden of the life they plows his thoughts, watering can his feelings and asemente, the faith. The gardener is you, the land, the life itself, the water is Allah (swt), fountain of every live, which is inside you, and at all the places in the form of energy. Be you, the God's garden itself, take care of his flowerbeds, water todosos days with love, hope and faith.
I BELIEVE IN YOU!!!

by: Dr . Cid Pimentel F.M.J. adapted by Suleyman