ALLAHU AKBAR..

FROM MY HEART ALLAHIM.... THIS IS TO YOU ONLY TO YOU... ONLY YOU KNOW ME, ALLAHIM...ONLY YOU CAN TO HELP ME..ONLY YOU CAN TO MAKE WHAT I NEED,
TO MODIFY WHAT TO NEED... TO BE BETTER WHAT NEED... ONLY YOU CAN TO FORGIVE ME... AND TO MAKE THOSE HEART, WITHOUT LOVE TO WORK FOR THE TRUTH LOVE... AND UNDERSTAND WHAT IS THE TRUE LOVE... MY ALLAHIM.. FORGIVE ME...
I , YET, AM TO LEARNING... TO BE, GOOD MUSLIM, MY ALLAH....









NÃO USE DE ENGANAÇÃO, NÃO USE AS PESSOAS, NÃO SE PONHA ENTRE CASAIS, NÃO SEPARE FAMILIAS, NÃO FALE DA VIDA ALHEIA.
TENTE SER MELHOR A CADA DIA. TEMA ALLAH CC COM FEVOR.
TODOS NÓS SABEMOS QUE COLHEREMOS O QUE SEMEAMOS.
CUIDE DE SUA VIDA. NÃO CUIDE DA VIDA ALHEIA.
SE NÃO PUDER AJUDAR, NÃO ATRAPALHE. NÃO SE PONHA NO CAMINHO.
ALLAH CC NOS DEU UMA UNICA VIDA, CABE-A NÓS CUIDAR DELA !














Monday, February 11, 2013

Hastalık Allah’ın hediyesi, iyi ki kanser olmuşum

Geçen günlerde vefat eden Refika Ertekin’le yapılan röportajı rahmete vesile olması duâsıyla tekrar yayınlıyoruz…
Göğüs kanseri, son zamanlarda sıkça görülen bir kanser çeşidi. Artık bu hastalığın tedavisi mümkün olsa da hastalarda ciddî bir psikolojik çöküntü oluşturuyor. Yakın zamanda kanser hastalığına yakalanan Refika Ertekin de, bu hastalıkla nasıl mücadele ettiğini gazetemize anlattı. 48 yaşındaki Ertekin, göğüs kanseri teşhisiyle karşılaştığı ânı; “Duvara çarpmış gibiydim” diyerek tanımlıyor. Hastalıkla savaşmadığını ifade eden Refika Ertekin, kanseri tanımaya ve anlamaya çalıştığını söylüyor.
İzmir Güzelbahçe Halk Eğitim Merkezinde Usta öğreticilik yapan Refika Hanım ile hastalığı sırasında yaşadığı psikolojik süreci konuştuk.
Kanser olduğunuzu nasıl anladınız?
Ben zaten 1 buçuk sene göğsümde o kitleyi taşıdım. Kitleyi taşırken bu kadar acı çekeceğim hiç aklıma gelmemişti. Süt bezesi diye dikkat etmemiştim. Ağrısı yoktu ihmal ettim.
Anneler Gününe yakındı. Organizasyon firma sahibiydim ve birkaç gün üst üste sıkıntılı günler geçirmiştim. Bu sıkıntılı günler de tuzu biberi olmuş sanırım. Kitle 7 buçuk cm’ye ulaşmış. Doktora giderken başıma geleceklerden korkmaya başlamıştım, göğsüm morarmış ve şişmişti, kanser kapının zilinin zilini çalmıştı bile. Artık acı, ama gerçekle karşı karşıya gelmiştim. Doktora gidince gerçeği öğrendik. 2008’de kanserle tanıştık. Bir hafta içinde tahliller hazırlıklar başladı. Anneler Günü 11 Mayıs 2008’de kendimi ameliyat masasında buldum.
Annenin anneliğini hissettiği bir organı alınıyor. Kadının içgüdüsel annelik uzvu Allah tarafından alınıyor. Bu gerçekten kaçamazsın. Kanser seni, sen onu tanıyorsun. Bir eve misafir geldiğinde bile tanışmadan tedirgin olursun. Karşıdakini tanımamak seni tedirgin eder, bu en zorlu safhadır. Ben de kanseri tanıyıp onu misafir ettim.
Hayat felsefemi değiştirmeme de sebep oldu bu hastalık, “sevdiğin kadar değil, sevildiğin kadardır mutluluk”.
Hastalığı ilk öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Bir hastane odasında doktor “Kanser oldunuz” dedi. Duvara çarpmış gibi oldum. 300 km hızla giden bir arabayı düşünün o esnada frene bastım sanki…
Kadın olmak anne olmak sorumlulukların en önemlisi. Eşiniz, çocuğunuz ve işiniz varsa onunla ilgilenmek durumundasınız. Hastalık zamanında hepsini terk edip kendinizle baş başa kalıyorsunuz. Keşkeler geçiyor içinizden artık ne önemi var ki, arkanıza dönüp bakmadan ileride neler yaşayacaksınız gözden geçiyor ve iç muhasebenizi yapıyorsunuz, bu duyguları gel gitleri yaşarken de sevdiklerim üzülmesin diye gözyaşlarımı göstermemeye çalıştım.
 Sonraki süreç nasıl gelişti?
Benimki çok geç kalınmış bir teşhisti. Hemen ameliyat olduk. Lenf bezlerine de sıçradığı için ameliyat uzun sürdü. Ağrılar sancılar oldu, ama Allah’a şükrederek hastalığın sana hediye olduğunu bilerek Risale-i Nur düsturunca, her sancıyı çekip Allah dediğinde günahlarının sonbahar yaprağı gibi döküldüğünü düşündüğüm zaman ferahlıyordum. Ağrı da sana zul gelmiyor öyle düşündüğünüzde. Sana hediye verilmiş, bunu kabul ediyorsun. Hastalığım bir buçuk yıl sürdü. Altı seans kemoterapi, 24 seans radyoterapi gördüm. İlâçlar çok ağırdı, ameliyat olan bir çekiyorsa ona bakan iki çekiyor. Eşim ilk günden itibaren çok yardımcı oldu. Hastalıkta, sağlıkta benimle birlikte olduğunu gösterdi.
“Sen benim cennetimin anahtarısın” dedi her zaman Allah razı olsun.
Yakınlarınızın size yaklaşımı nasıl oldu?
Beni çok dirayetli, hayata sımsıkı bağlı, her şeyin üstesinden gelebilecek kişi olarak gördüler. Bunun üstesinden gelirim diye düşündüler. Onların da yüzünü kara çıkarmamak adına ben de mücadele ettim.
Kanseri şimdi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kanserle Savaş Dernekleri var. Ben buna karşıyım çünkü savaş yenme ve yenilme riski taşır. Niçin savaşayım? Karşımdaki ne olursa olsun savaşamam. Onu karşıma alıp konuşurum. Ben savaş gardımı aldığımda karşımdaki de savaş gardını alacak. Onu göze alamam. Belki yenileceğim. Bu yüzden kanserle hiçbir zaman savaşmadım.
Hastalığımdan birkaç yıl önce televizyonda bir bayan kanseri anlatarak “Neden ben?” diye kitap yazmıştı. Her gördüğümde televizyonu kapatıyordum. Buram buram isyan, Allah’a şirk koşan bir söz. “Neden?” diye sormaya hakkımız yok bizim. Allah 46 yaşına kadar bana sağlık vermiş. Şimdi senden Cenâb-ı Hak avuç içi kadar bir şey istiyor. O da hayatına kaliteli devam etmen için… O zaman teslim olup âmenna demek gerek. Ben kaliteli bir kumaşım, kumaşı ustaya teslim ettim kesti, biçti tekrar bana iâde etti, etmeyebilirdi de. Nasıl ki bir çocuk acziyetini bildirirken boynunu büküyor. Siz de boynunuzu büküp acziyetini kabul ederek ondan yardım isteyince yardımını o kadar güzel tecelli ettiriyor ki. Yaradana binlerce kere hamd ederim…
Siz birkaç yıl öncesinde böyle bir hastalık yaşayacağınızı tahmin eder miydiniz?
Bir hafta öncesine kadar bile aklıma hiç gelmedi. Nasıl bunu fark etmediğime şaşırdı insanlar. Ama iyi ki de fark etmemişim. Allah bana dur dedi. Kaç kere ikaz etmiş ben anlamamışım. İyi ki de bu hastalığı Allah bana hediye etti. Hayatıma fren pedalı ekledim hep gaz ve debriyaj vardı, ama fren yoktu. Artık önümde ne duvar olsun, ne de ben frene basayım. İnşallah Yaradan ne bana ne de bir başkasına bu hastalıklardan yaşatmasın.
Tedavi süreci nasıl geçti?
Çok zor geçti, ciddî ağrılar çekiyorsunuz. Kemoterapiyi de Allah kimseye yaşatmasın. Koltuğa oturduğunuzda başınıza ne geleceğini bilmiyorsunuz. Elmanın elma olduğunu ısırarak anlarsınız. Kemoterapi de gerçekten ölüme en yakın an, ecel teri döküyorsun. Hiçbir ağrıyı yaşamadan anlatamazsınız. En önemli noktası günahların dökülüp dibe vurduğu an. O acıyı çekerken bile onun mükâfatını düşünürseniz lezzet veriyor. Bazıları için belki çok komik gelir, ama ağrıyı çekerken bile günahlardan arındığımı düşündüğüm zaman acının hafiflediğini hissettim. Ağrılar başladı mı duâya başlıyordum. Biliyordum ki o anda yapılan duâlar geri çevrilmeyecek. Demek Allah’ın hikmeti var. O ağrı bir kere daha başıma gelmeyecek diye sindire sindire yaşadım. Bütün acıyı bilinçli yaşadım. Bu hastalık bana neden, niçin verildi? Nasıl ders alırım? diye düşündüm. Hikmetleri düşündüm.
İlk kemoterapide kırmızı bir ilâç veriliyor. O ilâç vücudunuzdaki bütün tüylerin dökülmesini sağlayan bir ilâçmış. Kemoterapi sonrası çok halsiz kalıyorsunuz. Yemek yiyemiyorsunuz. O dönemlerde tüylerle uğraşmamanız için hepsi dökülüyor. Allah’ın bir hikmeti bu da. Kemoterapiden geldim saçlarım tutam tutam döküldü. Kaşlar, kirpikler her şey dökülüyor. Cenâb-ı Hakk’ın başka bir hikmeti daha karşınıza çıkıyor; gözyaşınız akıyor. Peçetelerle gezdim uzunca bir süre. Neden akıyor dedim doktora, meğer alt kirpikler göz pınarlarındaki yaşı tutuyormuş. Tüyler dökülünce bu işlev sağlanmadı tabiî. Ne kadar nazenin bir yapı. Aynı şekilde burundaki kıllar da sıvıyı tutuyor. Yaradan çok güzel bir sistem kurmuş.
Altıncı kemoterapide artık özgürlüğe uçuş başlıyor yasaklar kalkıyor, yavaş yavaş kaşınız, saçlarınız geri geliyor. Mutlu oluyorsunuz. Allah’a tam teslimiyet olduğu zaman bitiyor. Yaradan ne mutlu ki hastalığı bana lâyık görmüş.
 Hanımlara uyarınız nedir?
İhmalimin bedelini ödedim. Hanımlara tek uyarım bu oluyor, ağrı sancı olmasın bir kitle hissettiklerinde mutlaka doktora gidip baktırmalılar.
Bence hayat bir meyve tabağı gibi, o tabağın içerisinde her çeşit meyve var. Ama alıp yemesini onun tadını almanızı bilmek lâzım. Allah bana bunları tattırdı, bunun için şükrediyorum. Sağlıklı, başarılı, huzurlu, mutlu ömürler dilerim. Bu hastalık dönemimde eşime, oğullarıma teşekkür ediyorum.

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

'A'oozu Billahi Minash-shaitanir Rajeem bismillaharrahmanarrahim

Ayat-ul-Kursî.]—
Allah! There is no deity except He, the Ever Living, the One Who sustains and protects all that exists. Neither slumber, nor sleep overtake Him. To Him belongs whatever is in the heavens and whatever is on earth.
Who is he that can intercede with Him except with His Permission?
He knows what happens to them (His creatures) in this world, and what will happen to them in the Hereafter .
And they will never compass anything of His Knowledge except that which He wills. His throne extends over the heavens and the earth, and He feels no fatigue in guarding and preserving them. And He is the Most High, the Most Great.


Allahu laa ilaha illa huwa, Al -Haiy ul-Qaiyum La ta'khudhuhu sinatu wa la nawm lahu ma fis -samawati wa ma fil-'ard Man dhal-ladhi yashfa'u 'indahu illa bi-idhnihi Ya'lamu ma bayna aydihim wa ma khalfahum wa la yuhituna bi shai'im min 'ilmihi illa bima sha'a Wasi'a kursiyuhus-samawati wal ard wa la ya'uduhu hifdhuhuma wa Hu wal 'Aliyul-Adheem

In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.


Quran 113:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of the Daybreak.”
“From the evil (deeds) of that (creation) which He (Allah) created.”
“And from the evil (deeds of other people) when night time comes (and I am asleep unable to protect myself).”
“And from the evil (deeds) of those (people) who blow on knots (and call on Satin .Shaitan) to help them to cause harm)."
“And from the evil (deeds) of the jealous person when they become envious (and they try to cause harm).”


Quran 114:0
In the name of Allah, The Most Kind, The Most Merciful.
Say, “I seek refuge in (Allah) the Lord of (all) humans.”
“The king of (all) humans.”
“The Allah of (all) humans.”
“From the evil of the retreating whisperer (Satin.Shaitan) who whispers evil suggestions ,( but disappears when people remember Allah).”
‘Who whispers (evil suggestions) into the hearts of humans.”
“(Promoting evil) from among (both) the jinn and humans.”

Oh our Sir, do not condemn us, we are forgotten or we make a mistake! Oh our Sir, do not impose on us load, like which you imposed on our ancestors! Oh our Sir, do not overload us with what we cannot support! Tolerate us! Forgive us! Have compassion of us! You are our Protector! Grant to us the victory on the incredulous ones!


"Laa ilaaha ill-Allaah wahdahu laa shareeka lah, lahu'l-mulk wa lahu'l-hamd wa huwa 'ala kulli shay'in qadeer (There is no god except Allaah Alone with no partner or associate; His is the Sovereignty and His is the praise, and He is Able to do all things)"
Amin amin amin



O JARDIM - THE GARDEN



O JARDIM

Ao nascer, recebemos um jardim para cuidar, já com muitas sementes, que noscabe apenas regar, cuidando com carinho de cada canteiro.No canteiro do Amor, nascem os mais belos sentimentos, como a solidariedade,o afeto, a ternura e uma linda flor vermelha, chamada de solidariedade.No canteiro da esperança, nascem os sonhos, a perseverança, os desejos daalma, que bem regados, rendem muitos frutos, chamados de "realizações".No canteiro da alegria, flores lindas que sorriem para a vida, sãoconhecidas como "motivação", "boa vontade" e "persistência", sendofundamentais para a continuidade do nosso jardim.Mais ao fundo, um canteiro impressiona pela altura das flores, é o canteiroda fé, regado com orações e atitudes regeneradoras, sobem até o céu, emuitas das flores tocam os pés dos anjos, que tudo ouvem nas nossasplantações.Muitos cuidam do canteiro com trabalho incessante, vigiando os pensamentos,regando constantemente o amor, a alegria e a esperança, sempre com desejosincero de mudar para melhor.Assim, as flores crescem sempre fortes, lindas e mesmo diante dastempestades, próprias da vida, resistem ao tempo e as dificuldades,tornando-se cada vez mais belas.Outros, se perdem em lamentações, gastando o precioso tempo em divagações.Pensam nas plantas que poderiam ter e não tem, naquelas que já tiveram eperderam, nas belas plantas do vizinho, e vão se descuidando do jardim,deixando as ervas daninhas tomarem conta dos canteiros.Assim, plantas destruidoras como o ódio, a inveja, a calúnia, a preguiça, as paixões,
o desrespeito, entre outras pragas, vão tomando o lugar das flores, e vamos nos
tornando pessoas amargas, insensíveis, amarguradas, tristes e doentes.O jardim da vida são os seus pensamentos, o regador seus sentimentos e asemente, a fé.O jardineiro é você, a terra, a própria vida, a água é Allah (swt), fonte de toda avida, que está dentro de você, e em todos os lugares em forma de energia.Seja você, o próprio jardim de Deus, cuide dos seus canteiros, regue todosos dias com amor, esperança e fé.Eu acredito em você.
Cid Pimentel
F.M.J.

adaptado por Suleyman


The GARDEN
While being born, we receive the garden you it take care, already with much seeds, which noscabe it hardly will water, taking care affectionately of each flowerbed. In the flowerbed of the Love, the most beautiful feelings plows born, like the solidarity, the affection, the gentleness and the lovely red flower called of solidarity. In the flowerbed of the hope, there joy plows born the dreams, the perseverance, the wishes daalma, what watered well, bring many results called of " realizations in.No flowerbed of the, lovely flowers that smile will be the life, sãoconhecidas like "motivation", " good will " and "persistence", sendofundamentais will be the continuity of our garden. Live you it the bottom, the flowerbed impresses will be the height of the flowers, he is the canteiroda faith, watered with prayers and regenerative attitudes, they rise up you it the sky, emuitas of the flowers they touch the feet of the angels, who completely hear in the nossasplantações. Many people take care of the flowerbed with incessant work, watching the thoughts, always watering constantly the love, the joy and the hope, with desejosincero of changing will be better. Only, the flowers always grow strongly, lovely and even before dastempestades, own of the life, stand the test of team and the difficulties, becoming live and live beautiful.
Others, they plows lost in lamentations, spending the precious team in wanderings. They think about the plants that they might have and it is not, in that what they had already eperderam, in the beautiful plants of the neighbor, and they go if neglecting the garden, letting the weeds take care of the flowerbeds. Only, destructive plants like the hatred, the envy, the slander, the laziness, the passions, the disrespect, between other nuisances, plow taking the place of the flowers, and we go in making bitter, insensible, embittered, sad and ill persons. The garden of the life they plows his thoughts, watering can his feelings and asemente, the faith. The gardener is you, the land, the life itself, the water is Allah (swt), fountain of every live, which is inside you, and at all the places in the form of energy. Be you, the God's garden itself, take care of his flowerbeds, water todosos days with love, hope and faith.
I BELIEVE IN YOU!!!

by: Dr . Cid Pimentel F.M.J. adapted by Suleyman